3 Haziran 2019 Pazartesi

Mavi Vatanın Güney Kalesi: KKTC ve Durumsal Farkındalık

Description: IMG_0131 




Mavi Vatanın Güney Kalesi: KKTC ve Durumsal Farkındalık

Durumsal Farkındalık kabaca içinde bulunduğumuz zaman diliminde yakın, orta ve uzak çevremizde yaşananların ve yaşanacakların farkında olmak; en uygun hareket tarzını seçilebilmek için bunların her boyut ve kapsamdaki etkilerini anlamak ve değerlendirebilmektir. Durumsal Farkındalık bilgi, beceri ve tecrübenin bir sonucudur. Dış siyasette ve özellikle jeopolitik gelişmelerde durumsal farkındalık yaşamsal önemdedir. Jeopolitik Durumsal Farkındalığın temelini oluşturan unsurlardan bilgi ekseninde strateji ve tarih bilgisi en az güncel bilgiler kadar önemlidir. Stratejik perspektifte tarihten çıkarımlar ve yansıtmalar yapılmadan rota çizilemez. Örneğin bugün, yani küresel tek kutup sisteminin çöktüğü şu günlerde, 70 yıllık güçlü Atlantik bilinçlendirmesi sonucu bazı aydınlar, askerler, gazeteciler, iş insanları ve diplomatların  değil günün koşullarına uygun jeopolitik durumsal farkındalık sağlamak,  büyük bir aşk ile sadık kaldıkları Soğuk Savaş paradigmasını, tarihin durdurulamaz akışı ve dinamizmine rağmen sürdürdüklerini görebiliyoruz. Batıdan gelen her şey iyidir. Doğu kötü ve karanlıktır. Demek ki sadece bilgi girişi durumsal farkındalığa yetmiyor. Teori de önemli.
KKTC’de Durumsal Farkındalık. Bu konuya nereden geldik? Geçen hafta içinde Avrupa Parlamentosu seçimleri gerçekleşti. İlk defa haydut devlet Güney Kıbrıs Rum kesimindeki seçimlere Rum Komünist Çalışan Halkın İlerici Partisi (AKEL) listesinden bir Türk aday gösterildi. Önce bir hatırlatma yapalım. Kıbrıs Türk halkının herhangi bir Rum seçiminde oy kullanması 2004 öncesinde söz konusu değildi. Ancak Rumlar 1 Mayıs 2004 tarihinde Annan Planının reddine rağmen, Adanın  tüm halk ve toprağını temsil yetkisiyle tam AB üyeliğine kabul edildi. Böylece Kıbrıs Türklerine vatandaşlık hakkı olarak seçme hakkını kullandırmak zorunda kaldılar. Bu seneki seçimlere maalesef 5600 Kıbrıslı Türk katıldı. (Bu sayı bir önceki seçimde 1800 kadardı.) Türklerin 200 bin seçmeni olduğuna göre bu sayı % 2,8 gibi düşük bir değerdedir. Ancak bir önceki seçime göre artmıştır. Bu seçimlere katılmanın Annan Planına evet demekten farklı olmadığını hatırlatmama gerek yok. Bu artışta KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da önemli katkısı olduğu söylenebilir. Kendisi, 9 Mart 2019 tarihinde  Lefkoşa'nın merkezindeki Büyük Han'da, ENOSİS'ci AKEL Partisi'nin seçim kampanyasına katılarak AKEL adaylarına destek vermiş ama en ilginci halkın güneye geçerek AKEL listesine oy vermesini istemiştir. Neticede 26 Mayıs 2019 da yapılan seçimlerde Kıbrıslı bir Türk vatandaşı, AKEL partisinden seçimi kazandı. Bu Kıbrıs tarihinde maalesef bir ilk oldu. ‘’Yes Be Annem’’ sloganıyla Türk Hükümeti, Muhalefeti ve dönemin Genelkurmay Başkanı tarafından Nisan 2004’de teşvik edilen Annan Planına % 65 evet oyu veren KKTC halkının düştüğü büyük hata mikro düzeyde de olsa tekrar edildi.
Türkiye’deki Durumsal Farkındalık. Şimdi gelelim durumsal farkındalığa:  Anavatanımızın köklü gazetelerinden Hürriyet, 28 Mayıs 2019 baskısında tarihli nüshasında sanki hayırlı bir işmiş gibi bir Türk’ün seçilmesini Türk kamuoyuna “Avrupa Parlamentosunun  ilk Kıbrıslı Türk’ü” diye bildirdi. Daha sonra yapılan bir röportajda da Kıbrıslı Türk parlamenter şunları söyledi: “Kıbrıs’ta tarihi bir şey oldu, çoğunluk Kıbrıslı Rumların oyuyla bir Kıbrıslı Türk kazandı. Avrupa Parlamentosu’nda uluslar yok, yurttaşlar temsil edilir. Bu nedenle ben herhangi bir ulusu değil, yurttaşları temsil ediyorum.”
Milli Kimliği Olmayan Vatansızlar. Bravo. Nasıl olsa Kıbrıslı Rumlar da milli kimliği olmayan Kıbrıslı yurttaşları temsil ediyor. Olsun; AP, Türkiye aleyhinde ve Kıbrıslı Türkler aleyhinde kin kussa da; Kürtler lehine Türkiye aleyhine her ay bir karar çıkarsa da; Temsil ettiği AB, Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’yi mavi vatanını koruduğu için korsanlıkla suçlasa da, yurttaşımız Türk değil. Kıbrıslı bir yurttaş. Ana yine de Kıbrıslılık kimliği var. Kıbrıslı yurttaşlık Doğu Akdeniz mavi vatanımızdan 150 bin km kare alan çalınmasını önlüyor mu? Kıbrıslı yurttaşlık Fransa’ya Türkiye aleyhine üs kiralanmasını; Haydut devletin Türkiye karşıtı 6 ayrı askeri blok yaratmasını; Kuzey Kıbrıs Türklerine Kuzey Kore’ye uygulanandan beter yaptırım ve ambargo uygulanmasını önlüyor mu?
Yurttaş acaba Kuzey Kıbrıs’ın geleceğinin Türk anayurdu ve mavi vatanının geleceğini etkileyen en önemli unsur olduğunu biliyor mu? Kuzey Kıbrıs’taki bağımsız varlığın ve özellikle ikinci donanma etkisi yaratan Türk askeri varlığının Anadolu jeopolitiğinin olmazsa olmazı olduğunu biliyor mu? Kuzey Kıbrıs’ın kaybının Türk Mavi Vatanının kaybı olacağını; Anadolu’nun güneydoğusunu ve İskenderun Körfezini de kapsayan bir sözde Kürdistan devletinin kurulmasına can suyu olacağını biliyor mu? Kıbrıslı Yurttaşlık 1963 sonrası Rum katliamlarında hayatını kaybeden kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk ve hatta bebekleri geri getirebiliyor mu?
Jeopolitik Özürlü Türk Medyası. Bu kişinin AP’ye seçilmesini büyük bir başarı gibi gösteren anavatan medyasının müesses büyükleri bu saydıklarımı düşünemiyor mu? Gazetenin bir sayfasında Doğu Akdeniz’de Türk çıkarlarının korunma mücadelesi hamasetle anlatılırken, diğer tarafta Kuzey Kıbrıs Türk varlığına en büyük tehdit olan federalizm kanserinin metastaz yapmasını nasıl alkışlayabiliyorlar?
İşte durumsal farkındalık burada devreye giriyor. Lütfen gazetelerinize milli jeopolitik bilinci öğretin.
Merhum Sedat Simavi’yi Saygı ile Alkışlıyorum. Bu yazıyı Hürriyet Gazetesinin kurucusu Sedat Simavi’nin Kıbrıs’a yönelik yurtseverliğini hatırlatarak bitirelim.  Gazeteci Nevval Sevindi’nin  27 Şubat 2017 tarihinde Hürriyet Gazetesinin efsane eski Yazı İşleri Müdürü Necati Zincirkıran ile yaptığı söyleşide (https://odatv.com/hurriyet-iktidara-o-mansetle-cakmasaydi-bugun-kibris-yoktu-2702171200.html) Sayın Zincir kıran bakın neler anlatıyor:
                  ‘’1950’li yılların başına dayanır. Kıbrıs’ı bir milli dava olarak başlatan Hürriyet’in kurucusu ve sahibi rahmetli Sedat Simavi’dir. Simavi 1953 yılında eski Sakız Adası mutasarrıfı babası Hamdi Bey’in de içinde yattığı Sakız Adası’ndaki Türk-Müslüman mezarlığının Rumlar tarafından vandal bir şekilde tahrip edilip, üzerinden yol geçirildiğini duyunca çok üzüldü. O sırada Atina’dan gelen ve Gazeteciler Cemiyeti  Başkanı Sedat Simavi’nin İstanbul’da çok iyi ağırladığı Rum Gazeteci Heyetinin ülkelerine dönünce yalan haberler yazmaları Simavi’yi iyice çileden çıkardı. Buna bir de 1949’da bir tatil gezisi sırasında Kıbrıs’ta duyduğu Rumların Müslüman Türk köylerini Hıristiyanlaştırdığı ve bir imamı zorla papaz yaptığı haberi eklenince, Simavi, Kıbrıs’ta sahipsiz Türk-Müslüman halkın haklarının savunulması gerektiğine karar verdi....Böylece Simavi Kıbrıs meselesini bayrak yaptı, ama bu da onun hayatına mal oldu. 1953’te Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü ‘Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur’ deyince, Sedat Simavi ‘Gaflet’ diye manşeti çaktı… O sırada Sedat Simavi felçliydi ve zor konuşuyordu. Buna rağmen iktidar baskısıyla hakkında ağır cezada dava açıldı. O haliyle mahkemeye çıktı ve milli davayı savundu. Mahkemeden bir ay sonra sıkıntı ve üzüntüden 57 yaşında vefat etti… Yani Hürriyet’in logosundaki o bayrak boş bir bayrak değildir… Bayrağı ve Türk milletinin haklarını savunmak için canını veren bir sahibi vardı o zamanlar…’’
Evet bu topraklar Sedat Simavi gibi gazetecileri gördü. Şüpheniz olmasın kendini Türk göremeyen az sayıdaki Kıbrıslı yurttaşa, durumsal farkındalığı ve teorisi olmayan medyamıza rağmen Anavatan, Mavi Vatan ve Yavru Vatanın jeopolitik birlikteliği ve ayrılmaz bütünlüğü kırılamayacaktır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder