24 Haziran 2019 Pazartesi

Vapur İskelesini Geri Alan Büyükdere Halkı Mavi Vatanını Bırakmayan Türk Halkı.


 
Vapur İskelesini Geri Alan Büyükdere Halkı
Mavi Vatanını Bırakmayan Türk Halkı.
Çok sıcak ve hareketli günler yaşıyoruz. Doğu Akdeniz başta olmak üzere mavi vatanı ilgilendiren her alanda, her boyutta yeni gelişmelerle karşı karşıyayız. Bilgi akışı o kadar hızlı ki, her türlü medya mecrasından yarım saat uzaklaşsanız, döndüğünüzde yeni gelişmelerle  karşı karşıya kalıyorsunuz. Bilgi fırtınasının içinde bir anda kendinizi Baltık Denizi veya Güney Çin Denizinde; ya da Arktik Okyanusundaki Yamal sondaj platformunda veya Baf batısındaki Fatih sondaj platformunda buluyorsunuz. Bazen çok yakınınızda kendi habitatınızda olup bitenler, gerçek çevrenizle olan ilişkiler, düşünce boyutunuz ve perspektifiniz genişledikçe sizden uzaklaşıyor. Bunun bir temel nedeni alışkanlık ya da kanıksama. Şimdi gelelim yakın çevremde yaşadığım olaya. Bundan tam 2 yıl önce 25 Haziran 2017 tarihinde bu köşede ‘’İstanbul’da Deniz Ulaştırmasındaki Yeni Fırsatı Kaçırmayalım’’ başlığı altında bir yazı yazmıştım.(https://www.aydinlik.com.tr/kose-yazilari/cem-gurdeniz/2017-haziran/istanbul-da-deniz-ulastirmasindaki-yeni-firsati-kacirmayalim) Bu yazıda Büyükşehir Belediyesinin, 2 yıl önce şehir trafiğini rahatlatmak için deniz ulaşımını arttırma kararı alması sonucu çok sayıda bölgeye 30 yeni vapur hattı konulduğundan bahisle,  Sarıyer’den Eminönü’ne deniz yolu ile gidip dönmenin 0630- 1830 arasında her 45 dakikada mümkün olduğunu belirterek halkı denizi  kullanmaya davet etmiştim. Yazıyı şöyle bitirmiştim: ‘’İstanbul Halkı Denizi Kullanmayı Öğrenmeli. Bunu başaracak olan halkın ta kendisidir. Dünyanın incisi Boğaziçi’nde her sabah iyot kokusu, olağanüstü manzara ve demli bir çayla yapılacak günlük seyahatlerin bir Japon, Amerikalı ya da Avrupalı turist için yıllarca anlatılacak bir haz olduğunu vurgulayalım. Halkımıza sesleniyorum. Yeni açılan tüm hatları kullanın. Sosyal medyayı kullanarak tüm çevrenizi yeni açılan hatlara davet edin. Talep artsın. Gemiler çoğalsın. Yolcular çoğalsın. Karanın zincirlerini kıralım.’’
İskelesini Geri Alan Büyükdere Halkı. Geçenlerde Sarıyer’den Beşiktaş’a vapurla gittim. Sarıyer’den ayrılan vapur, normal koşullarda doğrudan Yeniköy Burnuna rota verirken bu kez Büyükdere Vapur İskelesine rota verdi. Çok güzel bir gelişme olmuştu. Yol güzergahına Büyükdere Vapur iskelesi de eklenmişti. Akşam Büyükdere’nin ünlü  Piyasa Caddesinde eşimle yürürken bir afiş gördüm. ‘’İskelemizi Geri Aldık.’’ Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.  Sarıyer Kent Dayanışması isimli sivil toplum örgütü büyük bir iş başarmıştı. Yaptıkları demokratik eylemler sonucu Rumeli Kavak Eminönü hattı vapur seferleri 7 yıl aradan sonra 27 Mayıs 2019 tarihinden itibaren Büyükdere Vapur İskelesine uğramaya başlamıştı. Kent Dayanışması, 10 bin ıslak imza toplaması bir yana, kullandığı vizyoner sloganlarla büyük takdiri hak ediyor. En çok beğendiğim sloganı yazayım: “Karadan değil maviden ulaşım”. Benzer bir başarının da daha önce Emirgan’ı Sevenler Derneği tarafından  elde edilerek Emirgan’ın da aynı hatta uğrak iskelesi yapıldığını buradan hatırlatalım. Demek ki Türk halkının içindeki deniz ve gemi sevgisi, vahşi kapitalizmin karaya odaklı, çevre düşmanı tekerlekli ulaşım modelinin baskısını galebe çalabiliyor. Dilerim Boğaziçi’ndeki tüm vapur iskeleleri faal hale geçer. Dilerim 1950’li yılların zarif görüntülü şehir hattı vapur dizaynı esas alınarak (Örneğin Tarz-ı Nevin) inşa edilecek yeni, güzel ve asil gemiler boğazın güzelliğine  güzellik katar.
Mavi Vatana Sahip Çıkan Türk Halkı. Büyükdere halkının iskelesine ve denizine sahip çıkması 21’inci yüzyılda Türk halkının Mavi Vatanına sahip çıkmasının bir nevi mikrokosmos’udur. Aslında Büyükdere Anadolu’dur. Mavi Vatan artık deniz yetki alanlarımızı tarif eden bir kavram olmaktan çıkmıştır. Türklerin denizcileşmesinin bir sembolüne dönüşmüştür. Anadolu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 30 Ağustos 1922 sabahı haykırdığı ‘’Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir’’ direktifinin ikinci aşamasına geçmiştir. Halkımız atalarının 87 yıl önce kutsal vatanımızı işgal eden Yunan ordularını süpürerek kıyısına vardığı Akdeniz’i bu kez Mavi Vatan cephesinde sahipleniyor. Türkiye Ege’de ve Doğu Akdeniz’de kuşatılmışlığı reddediyor. Bu süreçte elinde çok değerli üç güç unsuru var. Birincisi Cumhuriyet Donanması, ikincisi denizine sahip çıkan Türk halkı ve sonuncusu KKTC’nin bağımsız varlığıdır. O nedenle her yerde haykırıyoruz: ‘’Zaman anavatan, mavi vatan ve yavru vatanın birleşme zamanıdır.’’
Yunanistan Denizci Türkiye Gerçeğine Alışmalı. Bakın 13 Ocak 2019 tarihli Kathimerini gazetesinde Yorgos Prevelakis ‘’Sembolik Silah Olarak Mavi Vatan’’ isimli makalesinde ne diyor? ‘’Türkiye’nin ‘Mavi Vatan’dan ısrarla söz etmesi, Doğu Akdeniz enerji kaynakları sürtüşmesinde yeni bir stratejik  oyun olarak yorumlanmamalı. Eski Türk-Yunan jeopolitik uzlaşmalarına karşı çıkan semboller, savaşının başlangıcı sayılmalıdır.’’ Yazar Türkiye’nin deniz cephesini talep etmesini büyük bir jeopolitik kırılma ve sapma olarak görüyor. Panikliyor.  Devam ediyor: ‘’Yunan argümanları güçlü. Türk ulusunun, yeni, sembolik bir deniz mirası yok. Önemli İslam coğrafyacısı Xavier de Planhol, Müslüman dininin, kanunları nedeniyle denizcilikle uyumlu olmadığını gösterdi... Günümüzde deniz hakkındaki tehdit ön plana geliyor...Atina bunu yapacak durumda değilse, Helenizm’in başka etkenleri, özellikle de deniz alanını ve sembolik değerini bilenler tarafından harekete geçirilmeli. Sembolik savaşlar döneminde ne uluslararası hukukun gündeme getirilmesi, ne de kesin olmayan ittifaklar, küçüklerin çıkarlarını güvence altına almak için yeterli görünüyor.’’
Yorgos’a birileri gerçekleri anlatmalı. Türklerin denize stratejik çıkışı 4 asır sonra Mustafa Kemal ile başlamıştır. 21’inci Yüzyılda  önlenemez bir seviyeye erişmiştir. Türkiye üzerindeki Atlantik cenderesi kalktıkça, Türkiye’nin devleti ve halkı ile denizcileşmesi ivmelenecektir. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Haydut Devleti, Helenizm romantizmini, Ortodoksluk afyonunu ve vekil devlet mirası içinde emperyalizmin koruma şemsiyesi beklentilerini aşmalıdır. Zaman  rasyonel düşünceye dönme zamanıdır.



    





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder