Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Nusret’in 26 Mayını ve Cumhuriyet Donanmasının Ruhu
Bu
yazının okuyucu ile buluştuğu saatlerde, efsane mayın gemisi Nusret’in sadece
Osmanlı İmparatorluğunun değil, aynı zamanda Rusya’nın ve Birinci Dünya
Savaşına katılan milyonlarca askerin hayatını etkileyen 26 mayının döküldüğü Çanakkale
Boğazı’nın Asya sahilindeki Erenköy Koyundan, yeni Nusret’in güvertesinde
dönüyor olacağız. Yeni Nusret’in bu seferki yükü 26 mayın değil. Balyoz
kumpasında özgürlüğü çalınan amiraller ve Çanakkale’nin şehit aileleri. Yani bugünkü
cumhuriyet için günümüzde ağır bedel ödeyenler.
Kaderin gücü olsa gerek. Gerçek
Nusret’i maalesef bahriye olarak koruyamadık. Geçmiş nesiller onu acımasızca
hurdaya çıkardı. Yeni Nusret 11 Şubat 2011 günü Gölcük’te öğleden sonra yapılan özel
bir törenle hizmete girdi. Aslına, ana
makinesi hariç tamamen sadık kalınarak, Gölcük Tersanesinde hareketli müze gemi olarak inşa edilen TCG
Nusret, son 4 yıldır Çanakkale’de Donanmanın en seçkin görevini yürütüyor.
Bugünü, şerefli geçmişle buluşturuyor.
Çanakkale Deniz Müzesi
önündeki iskelede bulunan geminin güvertesinde dolaşırken, 18 Mart 1915 öğleden
sonrasına gidiyor ve o gün emperyalizme attığı ağır tokadın rüzgarını
hissediyorsunuz. Ancak onun doğduğu ve ruhunun tekrar denizlerle buluştuğu en
mutlu olması gereken 11 Şubat 2011 günü, Cumhuriyet Donanmasının en karanlık
günü olmuştu. F tipi örgütün kumpas enstrümanı, Silivri’deki Özel Yetkili 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, tüm dijital sahtecilik ve yalanlara rağmen muvazzaf
12 Amiral ve 29 deniz subayı ile emekli 10 Amiral ve bir albayı Balyoz kumpası
ile aynı gün tutukladı. Tarihin akışını değiştiren bir savaş gemisinin yeniden
doğuşu ile Cumhuriyet Donanmasının komuta yapısına ölümcül bir saldırının en
şiddetli darbesi aynı güne, hatta aynı saatlere rastlamıştı.
Nusret Yardıma Koşardı. Dumlupınar
(1953) ve Kocatepe’nin (1974) batışı, USS Saratoga’nın TCG Muavenet’i bilerek vurması
(1992) ve Gölcük depreminden (1999) sonra Cumhuriyet Donanmasının yüreğini dağlayan
bu trajedide Cumhuriyet Savcısı mahkemeden toplu tutuklama talep ettikten
sonra, mahkeme kapıları jandarmalar tarafından tutulmuştu. Eş ve çocukların
ağlama ve hıçkırık seslerinin yankılandığı bir ortamda, heyet 16.00‘dan sonra
karar için çekilmişken, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı ile Donanma Komutanı ‘nil admirari’ bir ruh halinde ev sahibi
olarak Gölcük’teki törende emekli kuvvet komutanlarını ağırlıyor ve Nusret’in ruhunun
yeni bedeni ile buluşmasına tanıklık ediyorlardı. Diğer cephede, Silivri’deki
çadır mahkemesi 23.05’de tutuklama kararını verdiğinde Cumhuriyet Donanması
ruhundan koparılıyordu. Emperyalizm 18 Mart 1915’in intikamını, Nusret’in
“reenkarne” olduğu saatlerde Cumhuriyet Donanmasının 52 mensubunu kendi
vatanlarında, kendi mahkemelerinde topluca tutuklatarak alıyordu. Balyoz
ihaneti daha sonra dalga dalga büyüdü. 3 yıl içinde tutuklu 52 denizci, 134
oldu. Balyoz kumpasına diğer kumpaslar eklendi. 40 amiral 400 denizci yok
edildi. Aramızdan ebediyen ayrılanlar oldu. Amansız hastalıklara yakalananlar
oldu. Anneler öldü. Babalar öldü. Hiç kuşkum yok, 11 Şubat günü Nusret, Gölcük
doklarından halatlarını koparıp Silivri açıklarına gitmeyi arzulardı. Silah
arkadaşlarına, en azından mucizeler yaratan ve bir dönemi sonlandıran 26 mayını
döken bir geminin talihini ve en önemlisi vefasını yansıtabileceğini düşünürdü.
Zaten adı da Nusret (yani yardım) değil miydi?
Savaşın Kaderini Değiştiren Gemi. İşte
bugün 4 yıl aradan sonra, Çanakkale savunmasında kullanılan 403 mayın ve 10 hat
dışında sahile paralel tek mayın hattı olarak döşenen 11’inci stratejik mayın
hattının oluşumunun 100’ncü yıl dönümünde mümtaz Nusret’in güvertesindeyiz.
Duyulan heyecan ve tarihsel nostaljinin aklımızda, kalbimizde ve ruhumuzda
yarattığı tesir tarif edilemez. Gerek Nusret’in döktüğü 26 mayının yarattığı
sonuçlar, gerekse 11 Şubat Silivri /Hasdal baskının yarattığı sonuçlar tarihin
durdurulamaz akışı içinde ders alınması
ve geleceğe ışık tutması gereken boyuttadır. İngiliz Bahriye Bakanı Churchill
18 Mart 1915 yenilgilerinin üzerine 1 Ağustos 1930 tarihli La Revue de Paris
dergisinde şunları söylemişti:
"
Kemiklerini Fransa, Belçika, Polonya, Galiçya, Balkanlar, Filistin, Suriye ve
Kuzey İtalya topraklarının örttüğü 6-7 milyon insan, düşmanlarının kurşun ve
gülleleriyle değil, 18 Mart sabahı Çanakkale'nin kuvvetli akıntısı altında,
ağırlıklarına bağlı bulundukları tel halatları üzerinde gerili duran 20 demir
kap yüzünden yok olup gitti.”
Deniz
Kuvvetleri Ders Almalıdır. Evet, Nusret’in
Çanakkale Boğazı’nı geçilmez kılan, 8 Mart 1915 sabahı 0500’da Erenköy Koyunda
döşediği 26 mayın, Türk tarihinin geleceğini aydınlatmış, yarattığı sonuçlar
ile Sovyet devrimini tetiklemiştir. Taktik bir harekat, stratejik, hatta
jeopolitik sonuçlar doğurmuştur. Nusret’in 26 mayını olmasa şüpheniz olmasın
Çanakkale denizden geçilirdi. Zira 18 Mart 1915 günü akşamı kıyı bataryalarının
cephanesi sona yaklaşmıştı. Emperyalist saldırganları yeni bir saldırıdan caydıran
mayınların varlığının yarattığı belirsizlik oldu. İkinci bir denemeyi göze
alamadılar. O denli acı çektiler ki, sahada mayın yoktur raporu veren komutanı
yargılayıp idam ettiler. İdam edilen subay, Çanakkale’de görevli Fransız Filosu Komutanı Koramiral Emille
Guepratte’ın oğluydu. Balyoz kumpasında da başlarını eğmeyen ve çadır
mahkemesinden aman dilemeyen denizcilerin özgür ruhları, dışarıdaki direnişe
örnek ve destek oldu. Kumpasçılara stratejik sürpriz yarattı.
Bugün bizleri güvertesinde misafir eden ve 8
Mart 1915 gününe geri götüren Nusret’e teşekkür ediyoruz. 11 Şubat 2011’e inat
onunla 18 Mart 1915 gününe geri gidiyoruz. Saldırganların korku ve dehşet
içindeki çaresizliklerini hatırlıyoruz. Onun güvertesinde yürürken, küpeştesini
tutarken, makinelerinin sesini dinlerken, Çanakkale Boğazı’nın mavi sularını
yaran teknesini seyrederken, 18 Mart ruhunun
100’ncü yılında yeniden yükselişini görüyoruz. Onun asil şahsiyetinde
Cumhuriyet Donanması ruhunun görkemini ve Mustafa Kemal’in 21’inci yüzyıldaki
önlenemez yeniden dirilişini hissediyoruz. Deniz Kuvvetlerinin tarihinden her
zaman olduğu gibi en iyi dersler çıkaracağını biliyor ve yeniden
hatırlatıyoruz. ‘Tarihin yaratıcılığı, insanın yaratıcılığından büyüktür.’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder