Mavi
Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Mavi Uygarlık: Türkiye Denizcileşmelidir.
Yazının
başlığı, geçen hafta okuyucu ile buluşan yeni kitabımın adıdır. Haluk Hepkon ve
İlknur Özdemir yönetimindeki Kırmızıkedi yayınevinden çıkan ve editörlüğünü
Aydınlık yazarlarından Tunca Arslan’ın yaptığı kitabım, tutsaklık dönemimde
Hasdal ve Silivri’de yazıldı. Ancak gözden geçirilmesi ve basılma süreçleri
özgürlüğümde gerçekleşti. Aynı yayınevinden tam tamına iki yıl önce çıkan ilk
kitabım ‘Hedefteki Donanma’ idi.
Onunla Deniz Kuvvetlerinin kumpas davalarda neden hedef alındığını, Atlantik
sistemin güçlenen Türk Deniz Kuvvetlerinden neden çekindiğini, bir gecede 25
amiral ve yüzlerce en seçkin denizcinin nasıl tasfiye edildiğini izah etmeye
çabalamıştım. Tutsaklığımın son
aylarında, yıldızların bile zor görüldüğü hapishane ortamına inat, ‘Amatör Denizcilikte Acil Durum Seyri’
isimli tamamen okyanus navigasyonuna yönelik güneş, yıldızlar ve gezegenlerin yön ve mevki
bulmada kullanılmasıyla ilgili bir hobi kitabı yazmıştım. Kırmızıkedi’den çıkan
her iki kitap denizcilik kültürünün geniş spektrumunda iki spesifik ve nispeten
dar alanı temsil ediyordu. Bu kez ‘Mavi
Uygarlık’ ile denizcilik gücüne ve
kültürüne hayat veren tüm alanları incelemeye çalıştım.
Mavi Uygarlık Haliç Sularında Doğdu. Kitabın
doğumu 28 Mart 2015 günü Hasköy/İstanbul’da bulunan Rahmi Koç Müzesinin,
denizcilik kültürüne yönelik eşsiz atmosferinde, Türk Donanmasına 500 yıl ev
sahipliği yapmış Haliç sularında, müze rıhtımındaki tarihi gemi ve teknelerin
huzurunda yapıldı. Mavi Uygarlık kitabının bu sularda doğması onun için büyük
bir ayrıcalık oldu. “Mavi Uygarlık:
Türkiye Denizcileşmelidir”i değişik bir metodoloji ile yazdım. Deniz
uygarlığının devletlere ve halklara beka, refah ve mutluluk getirdiği gerçeğini
göz önünde tutarak, önce okuyucuya denizcilik gücü ile ilgili temel kavramları
aktarmaya, daha sonra dünya siyasi tarihinde okyanuslarda egemen olmuş büyük
denizci devletleri ve onların denizcileşme süreçlerini nasıl başardıklarını
anlatmaya çalıştım. Bu analizlerden sonra Türklerin denizcileşme sürecinin bir
değerlendirmesi ile geleceğe yönelik bir projeksiyon yapmaya gayret ettim. Gerek
denizci devletlerin, gerekse Türk denizciliğinin analizinde, ana unsur olarak
donanmaya odaklandım. Zira donanmalar denizcilik gücünün lokomotifidir.
Türkiye Mavi Uygarlığı Başarabilir. Başarmalıdır. Şüphesiz
21’inci yüzyıl, tüm dünya için deniz yüzyılı olacaktır. İnsanlık, tarihte
önceden yaşanmadığı kadar denizlere gerek ulaştırma gerekse enerji ve gıda
ortamı olarak tam bağımlı olacaktır. Türkiye geçmişte denizcileşememiştir.
Ancak, gerek coğrafyası gerekse milleti ile denizcileşmeyi başaracak
potansiyele sahiptir. Bunu başarmalıdır. Mavi uygarlığın sahibi denizci bir
Türkiye, erişilmesi zor bir ülkü değildir. Bu ülkü için coğrafya binlerce
yıldır hazırdır. Denizcileşmek için gereken sosyo genetik miras da hazırdır. Bu
coğrafyada ortaya çıkmış tüm denizci uluslar ve uygarlıkları bugün biz temsil
ediyoruz. Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetini kuran Anadolu halkına Türk denir” veciz
ifadesinde anlamını bulan Anadolu halkı, Hitit, Frigya, Lidya, İyonya, Doğu
Roma, Bizans, Selçuk, Osmanlı ve bu topraklarda hayat kurmuş ve katma değer üretmiş
tüm halkları temsil eder. Anadolu’yu yurt bilen her denizci uygarlık,
geleceğimizi şekillendirdi. Türk halkının genlerinde hazır olan binlerce yıllık
potansiyel denizcilik birikiminin kinetik enerjiye dönüşmesi, “ne zaman?”
sorusunun değil, “nasıl?” sorusunun bir fonksiyonudur. Halkın hazır olması ise,
devletin hazır olmasına bağlıdır. Unutulmamalıdır ki uluslar denizci doğmaz,
denizci olurlar. Onları denizci yapan ise devlettir.
Önce Devlet Denizcileşmelidir. Kitabın
son tahlili, devlet denizcileştiği ve denizcileşmeyi askeri, ekonomik, siyasi,
teknolojik, sosyokültürel ve çevre boyutlarında ulusal stratejik hedef haline
dönüştürebildiği takdirde, halkın da kısa sürede denizcileşebileceği
yönündedir. Anadolu insanının çok hızlı öğrenme ve yeniliklere uyum sağlama
yeteneği ile doğaya yakın karakteri bu süreçte kuvvet çarpanı rolündedir. Okuduklarım,
dinlediklerim ve bizzat yaşadıklarım paralelinde ifade etmek isterim ki, Anadolu
insanı eğitildiği ve yönlendirildiği takdirde, kısa sürede okyanus denizcisi
olabilecek, en iyi savaş ve ticaret gemileri ile yat ve sportif tekneleri inşa
edebilecek, en uzak alanlarda deniz ticareti ve balıkçılık yapabilecek ve
denizcilik kültürünü kısa sürede geliştirip benimseyebilecek yetenektedir. Kitabımın,
bu yetenek ve potansiyelin ortaya çıkarılması için gerekli olan farkındalığa
katkı sağlamasını diliyorum. Kitabımda Türk halkına özetle şu mesajları vermeye
çalıştım:
‘Denize
dönmek için daha fazla bekleme artık, o hepimizin geleceğidir. O, “Mavi
Uygarlık”tır. Maviyi vatan belle ve onu karşılıksız sev. “Mavi Vatan” ile “Mavi
Uygarlığı” buluşturmak senin elinde. O gün geldiğinde, daha bağımsız, daha
uygar, daha demokratik, daha akılcı, daha bilimsel, daha üretken, daha
çalışkan, daha cesur, daha çevreci ve tüm bunların sonucunda daha zengin ve
daha mutlu olacaksın.
Toprak Gemi Şiiri. 430
sayfalık kitabımı 1976 yılında
kaybettiğimiz deniz şairi annem Rahime Gürdeniz’in 1972 yılında yazdığı Toprak Gemi şiirinin son mısraları ile bitirdim.
Rahmetli annem aslında bu şiiri ile gençlere stratejik bir vizyon vermişti. Maalesef
onun bu vizyonunu aramızdan çok genç yaşta ayrılması nedeniyle kendisi ile
paylaşacak zamanım olmadı. Ama şimdi onun bu mısralarını Türkiye’nin
denizcileşmesinin sembolü olarak büyük bir gururla sizlerle paylaşıyorum.
Haydi, çocuklar haydi!/Toprağına
gümüş katın/“Toprak gemi” yürüsün, mucizeler yaratın/Onu sizler parlatın/Pırıl
pırıl ışıklı aydınlık bayrağımız/Gönüllü tayfaların size olan aşkıdır/Sancak direğinde
o süzüm süzüm süzülsün/Yedi deniz üstünde saçlarını sürüsün/Bayraklar
çoğaldıkça/SEN ÇALIŞKAN VE HÜRSÜN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder