5 Nisan 2015 Pazar

Mavi Uygarlık: Türkiye Denizcileşmelidir.

Description: IMG_0131 


                   Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Mavi Uygarlık: Türkiye Denizcileşmelidir.
Yazının başlığı, geçen hafta okuyucu ile buluşan yeni kitabımın adıdır. Haluk Hepkon ve İlknur Özdemir yönetimindeki Kırmızıkedi yayınevinden çıkan ve editörlüğünü Aydınlık yazarlarından Tunca Arslan’ın yaptığı kitabım, tutsaklık dönemimde Hasdal ve Silivri’de yazıldı. Ancak gözden geçirilmesi ve basılma süreçleri özgürlüğümde gerçekleşti. Aynı yayınevinden tam tamına iki yıl önce çıkan ilk kitabım ‘Hedefteki Donanma’ idi. Onunla Deniz Kuvvetlerinin kumpas davalarda neden hedef alındığını, Atlantik sistemin güçlenen Türk Deniz Kuvvetlerinden neden çekindiğini, bir gecede 25 amiral ve yüzlerce en seçkin denizcinin nasıl tasfiye edildiğini izah etmeye çabalamıştım.   Tutsaklığımın son aylarında, yıldızların bile zor görüldüğü hapishane ortamına inat, ‘Amatör Denizcilikte Acil Durum Seyri’ isimli tamamen okyanus navigasyonuna yönelik güneş,  yıldızlar ve gezegenlerin yön ve mevki bulmada kullanılmasıyla ilgili bir hobi kitabı yazmıştım. Kırmızıkedi’den çıkan her iki kitap denizcilik kültürünün geniş spektrumunda iki spesifik ve nispeten dar alanı temsil ediyordu. Bu kez ‘Mavi Uygarlık’ ile  denizcilik gücüne ve kültürüne hayat veren tüm alanları incelemeye çalıştım.
Mavi Uygarlık Haliç Sularında Doğdu. Kitabın doğumu 28 Mart 2015 günü Hasköy/İstanbul’da bulunan Rahmi Koç Müzesinin, denizcilik kültürüne yönelik eşsiz atmosferinde, Türk Donanmasına 500 yıl ev sahipliği yapmış Haliç sularında, müze rıhtımındaki tarihi gemi ve teknelerin huzurunda yapıldı. Mavi Uygarlık kitabının bu sularda doğması onun için büyük bir ayrıcalık oldu. “Mavi Uygarlık: Türkiye Denizcileşmelidir”i değişik bir metodoloji ile yazdım. Deniz uygarlığının devletlere ve halklara beka, refah ve mutluluk getirdiği gerçeğini göz önünde tutarak, önce okuyucuya denizcilik gücü ile ilgili temel kavramları aktarmaya, daha sonra dünya siyasi tarihinde okyanuslarda egemen olmuş büyük denizci devletleri ve onların denizcileşme süreçlerini nasıl başardıklarını anlatmaya çalıştım. Bu analizlerden sonra Türklerin denizcileşme sürecinin bir değerlendirmesi ile geleceğe yönelik bir projeksiyon yapmaya gayret ettim. Gerek denizci devletlerin, gerekse Türk denizciliğinin analizinde, ana unsur olarak donanmaya odaklandım. Zira donanmalar denizcilik gücünün lokomotifidir.
Türkiye Mavi Uygarlığı Başarabilir. Başarmalıdır. Şüphesiz 21’inci yüzyıl, tüm dünya için deniz yüzyılı olacaktır. İnsanlık, tarihte önceden yaşanmadığı kadar denizlere gerek ulaştırma gerekse enerji ve gıda ortamı olarak tam bağımlı olacaktır. Türkiye geçmişte denizcileşememiştir. Ancak, gerek coğrafyası gerekse milleti ile denizcileşmeyi başaracak potansiyele sahiptir. Bunu başarmalıdır. Mavi uygarlığın sahibi denizci bir Türkiye, erişilmesi zor bir ülkü değildir. Bu ülkü için coğrafya binlerce yıldır hazırdır. Denizcileşmek için gereken sosyo genetik miras da hazırdır. Bu coğrafyada ortaya çıkmış tüm denizci uluslar ve uygarlıkları bugün biz temsil ediyoruz. Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetini kuran Anadolu halkına Türk denir” veciz ifadesinde anlamını bulan Anadolu halkı, Hitit, Frigya, Lidya, İyonya, Doğu Roma, Bizans, Selçuk, Osmanlı ve bu topraklarda hayat kurmuş ve katma değer üretmiş tüm halkları temsil eder. Anadolu’yu yurt bilen her denizci uygarlık, geleceğimizi şekillendirdi. Türk halkının genlerinde hazır olan binlerce yıllık potansiyel denizcilik birikiminin kinetik enerjiye dönüşmesi, “ne zaman?” sorusunun değil, “nasıl?” sorusunun bir fonksiyonudur. Halkın hazır olması ise, devletin hazır olmasına bağlıdır. Unutulmamalıdır ki uluslar denizci doğmaz, denizci olurlar. Onları denizci yapan ise devlettir.
Önce Devlet Denizcileşmelidir. Kitabın son tahlili, devlet denizcileştiği ve denizcileşmeyi askeri, ekonomik, siyasi, teknolojik, sosyokültürel ve çevre boyutlarında ulusal stratejik hedef haline dönüştürebildiği takdirde, halkın da kısa sürede denizcileşebileceği yönündedir. Anadolu insanının çok hızlı öğrenme ve yeniliklere uyum sağlama yeteneği ile doğaya yakın karakteri bu süreçte kuvvet çarpanı rolündedir. Okuduklarım, dinlediklerim ve bizzat yaşadıklarım paralelinde ifade etmek isterim ki, Anadolu insanı eğitildiği ve yönlendirildiği takdirde, kısa sürede okyanus denizcisi olabilecek, en iyi savaş ve ticaret gemileri ile yat ve sportif tekneleri inşa edebilecek, en uzak alanlarda deniz ticareti ve balıkçılık yapabilecek ve denizcilik kültürünü kısa sürede geliştirip benimseyebilecek yetenektedir. Kitabımın, bu yetenek ve potansiyelin ortaya çıkarılması için gerekli olan farkındalığa katkı sağlamasını diliyorum. Kitabımda Türk halkına özetle şu mesajları vermeye çalıştım:
  ‘Denize dönmek için daha fazla bekleme artık, o hepimizin geleceğidir. O, “Mavi Uygarlık”tır. Maviyi vatan belle ve onu karşılıksız sev. “Mavi Vatan” ile “Mavi Uygarlığı” buluşturmak senin elinde. O gün geldiğinde, daha bağımsız, daha uygar, daha demokratik, daha akılcı, daha bilimsel, daha üretken, daha çalışkan, daha cesur, daha çevreci ve tüm bunların sonucunda daha zengin ve daha mutlu olacaksın.
Toprak Gemi Şiiri. 430 sayfalık kitabımı  1976 yılında kaybettiğimiz deniz şairi annem Rahime Gürdeniz’in 1972 yılında yazdığı  Toprak Gemi şiirinin son mısraları ile bitirdim. Rahmetli annem aslında bu şiiri ile gençlere stratejik bir vizyon vermişti. Maalesef onun bu vizyonunu aramızdan çok genç yaşta ayrılması nedeniyle kendisi ile paylaşacak zamanım olmadı. Ama şimdi onun bu mısralarını Türkiye’nin denizcileşmesinin sembolü olarak büyük bir gururla sizlerle paylaşıyorum.
Haydi, çocuklar haydi!/Toprağına gümüş katın/“Toprak gemi” yürüsün, mucizeler yaratın/Onu sizler parlatın/Pırıl pırıl ışıklı aydınlık bayrağımız/Gönüllü tayfaların size olan aşkıdır/Sancak direğinde o süzüm süzüm süzülsün/Yedi deniz üstünde saçlarını sürüsün/Bayraklar çoğaldıkça/SEN ÇALIŞKAN VE HÜRSÜN.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder