Rusya’nın Yeni Denizcilik Doktrini
RF Devlet Başkanı Putin 14 yıl önce, “Deniz Kuvvetleri Günü” olan 9 Temmuz 2001 tarihinde, 2020
yılına kadar bir dönemi kapsayan “RF Denizcilik Doktrini“ni açıklamıştı.
Doktrin, Rusya Federasyonu’nun coğrafi konumu, donanma ve ticari filosunun
büyüklüğü ve her ikisinin uluslararası ilişkilerdeki rolüne bağlı olarak,
Rusya’nın lider bir denizcilik gücü oluşturmasını öngörüyordu. Rus
denizciliğinin kendi deniz yetki alanları dışında Atlantik Okyanusu, Kuzey Buz
Denizi, Pasifik Okyanusu, Hazar Denizi ve Hint Okyanusu bölgelerinde çıkarları
olduğuna vurgu yapan bu doküman, geçen hafta önemli değişikliklere uğradı. Bu
değişiklikler 13 Mart 2015 günü yayımlanan ABD’nin yenilenen Deniz Stratejisi
dokümanına da bir cevap oldu. Rusya yenilenen doktrinini liman şehirlerinde
büyük şenliklerle ve donanma gösterileri ile kutlanan Deniz Kuvvetleri Gününde
açıkladı.
Yeni
Tehdit Değerlendirmesi. Başbakan Yardımcısı Rogozin, Kaliningrad’daki
Baltysk Deniz Üssünde, Sovyetleri soğuk savaşta okyanuslara çıkaran ve 29 yıl
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapmış olan Amiral Gorshkov’un adını taşıyan
firkateynde yaptığı açıklamada bu değişikliğin NATO’nun doğuya doğru
genişlemesinden kaynaklandığına vurgu yaptı. Putin de bu değişikliği bir
kilometre taşı olarak niteledi. Yeni doktrin, Kırım ve Arktik Okyanusunda
(Kuzey Buz Denizi) Rus donanma varlığının artımını öne çıkarıyor. Bu maksatla Rusya,
nükleer buz kıran gemi filosunu genişletiyor.
Sadece deniz ulaştırma rotalarını kısaltması ile değil aynı zamanda zengin dip kaynakları
ile Arktik Okyanusu, günümüzde Rusya için en önemli ağırlık merkezini oluşturuyor. Atlantik’te
güçlü olabilmek için Arktik bölgesinde güçlü olmayı ve bölgenin silahlandırılmasını
gerekli görüyor. Karadeniz ve Baltık Bölgesinin aksine Arktik Bölgesi
Atlantik’e çıkış için buzlar dışında bir engele sahip değil ve bu bölge her
sene eriyen buzullar nedeniyle ulaşıma daha da açık hale geliyor. Diğer bir
deyişle küresel ısınma hem ekonomiyi hem de jeopolitiği şekillendiriyor. Doktrinde
4 fonksiyonel ve 6 bölgesel alan kapsanıyor. Fonksiyonel alanlar donanma faaliyetleri,
deniz ulaştırması, deniz bilimleri ve mineral kaynakların geliştirilmesi iken,
coğrafi alanlar Atlantik, Arktik, Pasifik, Hazar Denizi, Hint Okyanusu ve
Antarktika olarak belirlenmiş. Doküman Rus tarihinde ilk kez denizcilerin sosyal
güvenlik ve yaşam koşullarının geliştirilmesine yönelik maddeleri içeriyor.
Rus Deniz
Gücünün Özgüveni Artıyor. Değiştirilen doktrin, Rusya savunma
bütçesinden Deniz Kuvvetlerine aktarılan payın artımını öngörüyor. 2001 dokümanı
Yeltsin sonrası perişan bir duruma düşen Rus Donanmasının ve denizciliğinin
toparlanmasına yönelikti. Söz konusu dönemde henüz gemi inşa ve deniz silah
sanayi toparlanmamıştı. Ne 2008 Gürcistan, ne de 2014 Kırım müdahaleleri
yaşanmıştı. 14 yıl sonra kendine daha büyük bir güvenle yazılmış bir doktrinle
karşı karşıyayız. Son 10 yılda Rus gemi inşa sektörünün toparlanması ve ciddi
yatırımlara girmesiyle donanmanın modernizasyonu ve idamesi kolaylaştı. Gemi
inşa sektörünün yeni doktrinde yer alması işte bu başarının bir sonucu.
NATO ile
Uzun Süreli Gerilim Bekleniyor. Bazı stratejistlere göre doktrin,
NATO ve NATO’ya yakın ülkelerle uzun süreli bir gerilime hazırlık olarak kaleme
alınmış. Kırım sonrası Atlantik cephenin yakıcı ekonomik ambargolar uygulaması,
Rusya sınırlarında yoğun tatbikatlar
yapması ve aynı zamanda ağır silahlar konuşlandırması Rus deniz gücünde ve
stratejisinde yeni bir durum muhakemesini gerekli kıldı. Sadece Atlantik’te,
Ortadoğu’da ve Ukrayna’da yaşananlar
değil, yeni dünya siyasi haritasının da (BRICS ve ŞİÖ’nün gelişmesi gibi) bu
muhakemede rol aldığı bir gerçek. Yeni dokuman Çin ve Hint Donanmaları ile
yakın işbirliğine vurgu yapıyor.
Büyüyen
Karadeniz Filosu. Bu arada Rusya’nın 2014 sonrasında Karadeniz
Filosunun gelişimine önem vermesi de dikkat çekiyor. 2014 yılı içinde filoya 10
yeni savaş gemisi eklendi. Bu filo aynı zamanda Akdeniz filosunu da
destekliyor. 2016 yılı sonuna kadar Karadeniz Filosuna 4 yeni dizel elektrik
denizaltı (SSK) katılacak. Bu durum Karadeniz’in silahlanması ve Türkiye
açısından soğuk savaşın en karanlık günlerinden bile daha rahatsız edici bir
durum yaratıyor. Bu denizaltıların Türkiye’den çok gelecekte Karadeniz’e
çıkacak Türkiye dışı NATO güçlerine karşı kullanılacağı değerlendirilebilir.
Türkiye’nin halen yaşanan her türlü olumsuzluğa rağmen, Karadeniz’de Rusya’ya
karşı doğrudan askeri düşmanca bir harekette bulunmaması hem jeopolitiğin hem
de jeoekonominin bir gereğidir.
Doktrin
Mevcut Yeteneklerin Önünde. Diğer
taraftan, yeni doktrin gerçek denizci bir devletin sahip olması gereken
jeopolitik ve stratejik hedefleri içeriyorsa da mevcut donanma gücünün
doktrinin gereklerini yerine getirmeye hazır olması için en az on yıla ihtiyaç
olduğu maddi bir gerçek. Bugün mevcut 215 su üstü savaş gemisinin sadece 50
kadarı açık deniz harekatına uygun. Diğerleri kıyı savaşı için anavatan
sularında savunmaya yönelik kullanılacak durumda. Her ne kadar, Rus Donanması
2020 yılına kadar 100 civarında değişik tipte su üstü savaş gemisini
envanterine katacaksa da, bu gemilerin en büyük tonajlı olanı fırkateynler.
Diğerleri korvet ve karakol botları. Bu gemiler ile okyanus alanlarında
Amerikan savaş gemilerine meydan okumak bir yana, sürekli varlık gösterebilmek
bile tartışmalı. Ancak doktrinin ruhu yeni dünya düzeninde Rusya’nın vizyonunu
açıklaması açısından çok önemli. Bu da, Rusya’nın Amiral Gorshkov dönemi güçlü Sovyet denizgücüne geri dönme arzu ve iradesinin ilan edilmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder