24 Temmuz 2013 Çarşamba

BM kararının özet tercümesini sizlerle paylaşmak istedik


Tartışma
69. Hükümet, yargılama yöntemine ilişkin iki husus üzerinde durmaktadır. Birincisi davaların yargı sisteminde temyiz aşamasında olduğu, ikincisi ise devam etmekte olan duruşmalarda bazı davaların sanıklar tarafından açıldığı yerel bir anayasal şikâyet prosedürünün bulunduğudur. Hükümet, davanın devam etmesi veya hukuki mülahazanın hala devam etmesi nedeniyle Çalışma Grubu’nun tebliği reddetmesi gerektiğini öne sürmektedir. Şu kadarını söyleyecek olursak, yerel yargı mercilerinde yargısal mülahazanın devam ettiği davalarla ilgili mahkeme dışı açıklama ve yorumlara kısıtlama getiren bu türden bir davanın sonuca bağlanmaması kuralı Çalışma Grubu’nu bağlamamaktadır. Benzer sebepler, yerel çarelerin tüketilmesi ve askıda kalan davalar prensiplerine ilişkin olarak da geçerlidir. Çalışma Grubu, bu tür prensiplere yerel mahkemeler veya diğer uluslararası mahkemeler, mahkemeler ya da diğer insan hakları organlarıyla aynı şekilde uymaz. Aksi takdirde, Çalışma Grubu yetkisi kapsamında öngörüldüğü gibi sanığın makul bir süre içerisinde yargılanması veya salıverilmesi hakkının ihlali davalarını mülahaza yetkisini yerine getiremezdi.
70. Usule ilişkin diğer ana husus, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurulardır. Hükümet, davacılardan bazılarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde dava açarak benzer bir dilekçe sunduğu ve Avrupa Mahkemesi ile Çalışma Grubu’na gelen davaların pek çok konuda aynı veya benzer olduğu hususu göz önünde tutularak tebliğin kabul edilemez sayılmasını talep etmiştir. Hükümet, Çalışma Grubu’na Avrupa Mahkemesi’nin kabul edilebilirlik hükümlerini ve 28484/10 sayılı Çetin DOĞAN - Türkiye Davası’ndaki diğer prosedürleri işaret etmiştir. Çalışma Grubu, Avrupa Mahkemesi’nin kabul edilebilirlik üzerine verdiği ön kararında dava ile ilgili unsur ve şikâyetlerin fezlekesinden yararlanmıştır. Avrupa Mahkemesi, 2012 yılında taraflara şu iki soruyu yöneltmişti:
1.
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. § 6. maddelerince güvence altına alındığı gibi,başvuru sahibinin tasarrufunda duruşma öncesi tutukluluğun yasallığına itiraz amaçlıhâlihazırda etkili bir çare yolu var mıdır?

Özellikle talimat süresi boyunca (ceza mahkemesi nezdinde duruşmalar başlamadan önce) başvuru sahibi, salıverilme talebinin incelenmesi sırasında hâkim önünde adil yargılanma ve karşıt görüş prosedüründen yararlandı mı (Erkan İnan – Türkiye, sayı13176/05, §§ 31-32, 23 Şubat 2010)?

2.
Ayrıca duruşmalar sırasında başvuru sahibi, salıverilme talebinin reddedildiği kararlar aleyhine yaptığı temyiz başvurularıyla ilgili Cumhuriyet Savcısı’nın görüşlerinden haberdar edilme imkânına sahip oldu mu (Altınok – Türkiyesayı 31610/08, §§ 57-61, 29 Kasım 2011)?
71. Çalışma Grubu, Avrupa Mahkemesi ile aynı kabul edilebilirlik kriterlerine sahip değildir. Sayın Doğan’ın davası gibi bir davada, Avrupa Mahkemesi öncelikli olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygunluğu incelerken, Çalışma Grubu ICCPR (Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi) ile uluslararası teamül hukukuna uygunluğa bakmaktadır. Çalışma Grubu, yalnızca aynı veya benzer bir başvurunun Avrupa Mahkemesi’nde beklediği sebebine dayanarak kendini bir tebliğ incelemesinden men etmeyi düşünmez. Çalışma Grubu, bu davada meseleleri ICCPR ve uluslararası teamül hukukuna bağlı olarak mülahaza etmeye devam edecektir.  
72. Çalışma Grubu, malzemeyi önceden araştırıp inceleyerek, bu kişilerin mahkeme masraflarının Hükümeti devirmeyi amaçladığı iddia edilen Balyoz Darbesine dâhil olması ve kaynağın öne sürdüğü iddialar bir grup olarak bu kişilerle bağlantılı bulunduğu için 250 kişinin tamamını bir Mütalaada ele almanın uygun olacağını düşünmektedir.
73. Hükümet, yargı süreci ihlallerine ilişkin hususlar dâhil kaynağın öne sürdüğü birçok iddiaya değinmemiştir. Çalışma Grubu, kaynağın belirttiği gibi yargı süreci ihlallerinin gerçekten yaşandığını kabul ederek veya bu iddiaları çürüterek ya da münakaşa ederek bunlara ilişkin çeşitli iddialarla ilgili açıklama yapma fırsatının Hükümet tarafından değerlendirilmediğini kaydetmektedir. Çalışma Grubu, yukarıda işaret edilenler dışında Hükümet tarafından sunulan ve gereğince dikkate alınan başka herhangi bir bilginin yokluğunda, dava ile ilgili görüşünü kaynak tarafından verilen bilgilere dayandırmak zorundadır. Çalışma Grubu, gözden geçirilmiş çalışma yöntemlerine göre, sunulan önermeleri temel alarak dava ile ilgili görüş bildirecek bir konumdadır.
74. Kaynak, Hükümetin sanıkların aşırı gecikme olmaksızın yargılanma hakkını ihlal ettiğini öne sürmüştür. Bu bakımdan, adil yargılanma hakkına göre aşırı gecikme olmaksızın adaletin mutlaka yerine getirilmesi gerekirken, makul süre sorusunun her bir davanın şartlarına ve karmaşıklığına ve uygun olan hallerde çare yollarının ve sanığın sürmekte olan tazyik hapsine belirli aralıklarla itiraz etme hakkının kullanımına bağlı olduğu Çalışma Grubu tarafından belirtilmektedir. Çalışma Grubu, karar alırken davalara vaka bazında bakmaktadır. Hükümet, sanıkların kefalet meselesinin yanı sıra mahkeme öncesi tutukluluklarının meşruiyetine itiraz etmeye elverişli etkili çare yollarına sahip olduklarını belirtmemiştir. Hükümet, mahkemelerde yasal ve fiili gerekçelere dayanarak sanıkların tutukluluk durumlarının devamını haklı gösteren ve kefalet karşılığı salıverilme kararının verilmesiyle ilgili orantılılık incelemesine değinen dönemsel kararlar alındığına dair bir açıklama yapmamıştır. Çalışma Grubu’nun görüşüne göre, bu durum ICCPR’nin 3. fıkrasının 9. maddesi ile UDHR’nin (Uluslararası İnsan Hakları Beyannamesi) 9. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmasında yeterli dayanak sağlamaktadır.
75. Kaynak, ana davalarda sanıkların adil yargılanma haklarının birçok kez ve ciddi biçimde ihlal edildiğini iddia etmiştir. Kaynak ve Hükümet tarafından sunulan bütün önermeler Çalışma Grubunca göz önünde bulundurulmuştur. Hükümet’in yanıtında, kaynağın, delillerin gerçekliğini değerlendirmede kullanılan Türk hukuku altında yapılan duruşmanın ilk aşamasındaki usule ilişkin düzensizliklerle ilgili ve savunmadan gelen dijital delillerin gerçekliğini çürüten üç uzman raporunun dikkate alınması ve bu delillerin incelenmesi için kendi uzmanlarının tayin edilmesi isteğinin geri çevrildiğine dair iddialarına itiraz edilmemiştir. Buna ek olarak, Hükümet’in yanıtında mahkemenin birinin sözde darbeyi önlediği iddiasında bulunduğu iki önemli tanığın çağrılması için savunmaya izin vermediği hususuna itirazda bulunulmamıştır.
76. Hükümet, sanığın soruşturma dosyasındaki gizli materyallere erişimiyle ilgili kısıtlamaların uluslararası insan hakları belgeleri uyarınca meşru olduğunu iddia etmektedir. Bu bağlamda, Çalışma Grubu bu tür kısıtlamaların, o zaman mahkemede sanık aleyhine delil olarak kullanılmayan ve beraat ettirme niteliği taşımayan materyallere binaen meşru olacağını belirtmektedir. Ancak, sözü geçen davada ICCPR’nin 3(b) fıkrasının 14. maddesi ihlal edilerek, ulusal güvenlik bahanesiyle sanığın mahkemede iddia makamı tarafından kullanılan önemli bazı delillere ve muhtemelen beraat ettirici bazı delillere erişimine izin verilmemiştir.
77. Mahkeme salonuna yerleştirilen mikrofonların duruşma boyunca Hükümet’in avukat ve sanık arasındaki gizli iletişimi dinlemesini sağladığı iddiası Hükümet tarafından reddedilmemiştir. Bu yüzden, 3(b) fıkrasının 14. maddesine aykırı olarak, sanık duruşma süresince mahkeme salonunda savunma avukatıyla gizli olarak iletişimde bulunma hakkından mahrum bırakılmıştır.
78. Çalışma Grubu, dava koşullarını göz önünde tutarak, yukarıda belirtilen yargı süreci ihlallerinin ICCPR’nin 3. fıkrasının 9. ve 14. maddeleri ile UDHR’nin 9, 10 ve 11. maddelerine aykırılık oluşturduğu sonucuna varmaktadır. Bundan dolayı, açılan davalar dikkate alındığında, 250 dilekçe sahibinin özgürlüklerinden yoksun bırakılması, Çalışma Grubu’nun başvurduğu keyfi tutuklamalar kategorilerinde III. kategori kapsamına girmektedir.
Sonuç
79. Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu, yukarıdakiler ışığında aşağıdaki görüşü belirtmektedir:
Balyoz davalarında 250 tutuklu sanığın özgürlüklerinden yoksun bırakılması, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 9, 10 ve 11. maddelerinin yanı sıra Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 9. ve 14. maddelerine aykırı olarak keyfidir ve açılan davalar dikkate alındığında, Çalışma Grubu’nun başvurduğu keyfi tutuklamalar kategorilerinde III. kategori kapsamına girmektedir.
80. Çalışma Grubu, belirtilen görüşün sonucu olarak, Türk Hükümeti’nden İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne ve Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne uygun olarak bu 250 kişinin durumuna bir çözüm bulmasını istemektedir. Çalışma Grubu, davanın bütün koşullarını dikkate alarak, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 5. fıkrasının 9. maddesi uyarınca uygulanabilir bir tazminat hakkının yeterli bir çözüm olacağını düşünmektedir.
81. Çalışma Grubu, Türk Hükümeti’nin verdiği önermelerde belirtilen, davaların farklı yerel temyiz ve inceleme usullerine tabi olduğu yönündeki bilgiyi dikkate almıştır. Yukarıdaki Görüş’te belirtilen eksiklik prosedürlerine gerektiği kadar önem verilmesi gerekirdi.
[1 Mayıs 2013’te kabul edilmiştir]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder