Yaz aylarında her hafta 10’a yakın vatandaşımızın boğularak ölmesine artık dur denmelidir. Bu, cankurtaran görevlendirmekle ya da yüzmeyi belirli alanlarda yasaklayarak sağlanamaz. Bu tip uygulamalar sürece destek sağlar ama çözüm sağlamaz. Asıl yapılması gereken halka yüzme eğitiminin verilmesidir.
Öncelik sahil kentleri ve göl/akarsu kentleri olmak üzere denizle/su ile iç içe yaşayan başta gençler olmak üzere yüzme bilmeyenlere bu temel eğitimin verilmesidir. Bu konuda hükümet ve parlamentonun acil olarak tedbir alması, muhalefetin bu konunun takipçisi olması gerekir. Nasıl ki artan trafik kazaları karşısında araştırma komisyonları kurulup, çalıştaylar düzenleniyorsa yüzme eğitimi için de tedbirler alınmalıdır.
Türkiye’nin ve Türk halkının denizcileşmesi için bugüne kadar kozmetikten öte katkısı olmayan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı; su sporlarına ancak az gelişmiş bir Ortadoğu ülkesi seviyesinde ilgi gösteren Gençlik ve Spor Bakanlığı; müştereken çalışıp bir önlemler paketi hazırlamalıdır. Bu sürece Mili Eğitim Bakanlığı da dahil olmalı ve uzun vadede ilk öğretimde yüzme eğitiminin Bakanlığın görevleri arasında yer alması sağlanmalıdır.
Belediyeler ve STÖ’ler desteklenmelidir
Ülkemizde futbol takımı olmayan belediye yok gibidir. Günümüzde profesyonel futbol artık spor değil, resmen endüstriyel bir iş alanına dönüştü. Futbolcu ve antrenörlerin transfer ücretlerinin sıfırlarını sayamaz hale geldik. Diğer taraftan amatör sporculuğumuz yerlerde sürünüyor. Bir futbolcuya harcanan para ile kaç tane bisiklet alınır, kaç kişiye yüzme öğretilir, yüzme havuzu ya da tenis kortu yapılabilir.
Olimpiyatları izliyoruz. 12 Milyonluk Yunanistan, her seferinde 75 milyonluk Türkiye’den daha çok madalya topluyor. İçiniz acımıyor mu? Son 90 yılda Türkiye olimpiyatlara sadece 500 sporcu yollayabildi. Bu karne ile 2020 Olimpiyatlarına adayız! Hayırlı olsun.
Futbol endüstrisi ile kitlesel spor arasında denge kurmak devletin görevidir. Bu kapsamda devlet çıkaracağı yasalar ile belediyelerin futbol kulübü kurması yerine halk sağlığı ve bedensel gelişimine destek olacak spor tesisleri ve kulüplerinin işletilmesini teşvik etmelidir. Bu kapsamda belediyelerin kapalı/açık yüzme havuzu inşası desteklenerek, öğretim kurumları ve Halk Eğitim Merkezleri ile müştereken yüzme bilmeyen vatandaşlarımıza suda canlı kalabilecek ve kısa mesafe yüzecek düzeyde temel yüzme eğitimini bedava vermeleri sağlanmalıdır.
Buradan, her ne kadar yüzme eğitimi ile ilgileri olmasa da en azından sahillerimizde aktif sivil toplum örgütleri olmaları nedeniyle TURMEPA (Deniz Temiz Derneği), ADF (Amatör Denizcilik Federasyonu) ve DDD (Denizciler Dayanışma Derneği)’ne de çağrıda bulunuyorum. Türk halkına yüzme öğretmek için bir çalıştay düzenleyerek devlete yol gösterin. Yoksa her yaz, zaten doğabilimlerinden ve akıldan hızla uzaklaşan eğitimsiz gençlerimizi denizlerimize göz göre göre kurban vermeye devam ederiz.
Hüzünlü bir örnek
Haberi, “Antarktika’ya bilim üssü kuruyoruz” haberi ile aynı zamanlarda bir denizcilik dergisinde okudum. Geçtiğimiz Şubat ayı içinde Muğla’nın Dalyan beldesinde yaşayan Hollandalı Jonker çifti, Dalyan-Ortaca’da caretta-caretta’ların yaşam alanı olan kanalda denizden çöp toplama kampanyası başlatmışlar. Sonuçta halkın desteğinde en büyük (battal boy) 210 çöp torbasını doldurmuşlar. Şimdi “ne var bunda, ne güzel bir iş çıkarmışlar” diyeceksiniz. Olayın iki hüzünlü yönü var.
Birincisi, Türkiye’de doğal yaşam için özel tedbirler uygulanan 9 adet özel koruma alanlarından en önemlisinde 210 torba, yani kabaca 5 ton çöp çıkıyor. İkincisi, bu temizlik kampanyasının liderliğini bu toprakların asıl sahipleri değil, misafir bir doğa dostu çift yapıyor. Ne diyelim, toprağına ve denizine sahip çıkmayanların boşluğu her yerde ve her zaman doldurulur. Tanrı beterinden korusun! (Güncel deniz bilimleri ve çevre sorunları için okuma tavsiyesi: “Deniz Yazıları”, Profesör Bayram Öztürk-İlke Kitap İstanbul 2011).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder