26 Temmuz 2013 Cuma

Tarihimizde donanma baskınları


Bir Amiral olarak üzülerek ifade etmeliyim ki tarihimiz donanma baskınları ile iç içedir.
1092: İlk Türk Amirali ve Donanmanın kurucusu 1090 Sakız Adası-Koyun Adaları Deniz Savaşı kahramanı Amiral Çaka Bey damadı I. Kılıçarslan tarafından öldürüldü. Sonuç: 1096 yılında başlayan Haçlı Seferleri sırasında Türk deniz gücü hiçbir şey yapamadı ve Aydınoğlu Umur Bey zamanına kadar Türkler ve Anadolu yaklaşık 300 yıl denizlerden uzak tutuldu.
7 Ekim 1571: İnebahtı Deniz Savaşı. Başında yetişmiş Amirali bulunmayan Osmanlı Donanması Haçlı koalisyon karşısında yenildi. Sonuç: Yenilmez Osmanlı Donanması efsanesi ortadan kalktı. Türk deniz gücü Doğu Akdeniz’e çekildi. Bir daha egemenlik uğruna Batı Akdeniz’e çıkamadı.
1583: İstanbul Rasathanesi vebaya ve depreme neden oluyor diye Şeyhülislam’ın fetvası ile yıktırıldı. Sonuç: Denizcilik ve genel anlamda bilimsel gelişmeye kapılarını kapayan Osmanlı sadece donanma alanında değil her alanda geri kaldı. Aydınlanma ve sanayi devrimini ıskaladı.
6 Temmuz 1770: Çeşme Baskını. Rus Baltık Donanması Osmanlı Akdeniz Donanmasını İzmir-Çeşme’de yaktı. Sonuç: Karadeniz’deki mutlak Türk deniz egemenliği ortadan kalktı. Azak Denizi ve Kerç Boğazının kontrolü Ruslara geçti. Kırım’ın kaybedilme süreci başladı. Denizlerde gerileyen Osmanlı Rusya için jeopolitik hedef, daha doğrusu yem oldu. Ruslarla 1917 yılına kadar 13 kez savaşıldı.
20 Ekim 1827: Navarin Baskını. Fransız, İngiliz ve Rus ortak donanması, Osmanlı-Mısır ortak donanmasını yaktı. Sonuç: Üç yıl sonra Yunanistan devleti kuruldu. Balkanlarda çözülme süreci başladı.
30 Kasım 1853: Sinop Baskını. İngiliz Amiral Cochrane danışmanlığındaki Rus Filosu Osmanlı Karadeniz Filosunu yaktı. Sonuç: Kırım Savaşı tetiklendi. Osmanlı Avrupa Devletleri ile müttefik oldu ve sonucunda ekonomik bağımsızlığını tamamen kaybederek Düyun-u Umumiye kontrolünde bir sömürgeye dönüştü. 1877 Osmanlı-Rus savaşında Rus orduları Yeşilköy’e kadar geldi. İstanbul’u işgalden Marmara’ya giren İngiliz Akdeniz Donanması kurtardı.
1876-1909: II. Abdülhamit Dönemi: Donanma Haliç’e hapsedildi ve kurumsal kültürü ile birlikte zayıflatıldı. Böylece Türkler 20’nci yüzyıla donanmasız girdi. Sonuç: 1878 yılında Kıbrıs, Teselya, Romanya, Karadağ ve Doğu Rumeli, 1881 yılında Tunus, 1882 yılında Mısır, 1897 yılında Girit, 1908 yılında Bulgaristan ve Bosna Hersek tamamen kaybedildi. Ardından yaşanan 1911 Libya ve 1912-13 Balkan Savaşları sonunda da Libya ve Yunanistan’ın tamamı ile Ege adaları donanmasızlık nedeniyle kaybedildi.
Beş yıl önce kurulan Bulgar devletinin orduları Çatalca’da zor durduruldu. Birinci Dünya Savaşında itilaf devletlerinin ortak donanması ve kara gücü Gelibolu yarımadasına Ege’de hiçbir engelle karşılaşmadan geldi ve asker çıkardı. Mustafa Kemal’in askerlerine “ben size ölmeyi emrediyorum” demek zorunda kaldığı Çanakkale Savaşlarında onbinlerce kayıp verildi.
Savaş sonunda Osmanlı İmparatorluğunun parçalanarak sadece Karadeniz’de kısa kıyısı olan küçük Orta Anadolu devletine dönüşmesini sağlayacak Sevr Antlaşması dayatıldı. Yunan kuvvetleri hiçbir dirençle karşılaşmadan 15 Mayıs 1919 sabahı İzmir’e çıkabildi. Kurtuluş Savaşı ve Lozan zaferlerine rağmen Türk Boğazlarının egemenliği 1936 yılına kadar kaybedildi.
Donanmanın A takımı
11 Şubat 2011: Sözde Balyoz Davasının Silivri Baskını: Sahte delil ve iftiralara dayalı bu dava ve takip eden diğer isimli davalar ile Donanma, 40 Amiral ve 400 deniz subayını kaybetti. Baskını gerçekleştirenler kendi insanımız ve emperyal güçlere uşaklık eden içimizdeki hainlerdi. Kaybedilen denizciler Cumhuriyet Donanmasının A takımıydı. Sonuç: Libya krizinde Cumhuriyet Donanması, rekor sayıda gemi ile yer aldı ve ilk kez bir iç savaşta ABD, İngiliz ve Fransız emperyal çıkarlarına alet oldu.
Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin çıkarları zayıflatıldı. Hakkımız olan Münhasır Ekonomik Bölgede Güney Kıbrıs ve ortakları (İsrail, ABD, Fransa, İtalya, Güney Kore) doğal gaz ve petrol çıkarma anlaşmaları imzaladı ve fiili alan çalışmaları başlatıldı. Yunanistan, Kardak benzeri Türkiye’ye yakın egemenliği andlaşmalar ile Yunanistan’a devredilmemiş 15 adacık ve kayalıkta de facto devlet uygulamalarını (bayrak dikme, bina, barınak inşaatı, sahil güvenlik uygulamaları vb) yoğunlaştırdı.
2013 yılı başından itibaren Ege ve Doğu Akdeniz’i kapsayacak -Türkiye’yi Antalya Körfezine hapsedecek- Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanını Başbakan düzeyinde dile getirmeye başladı. Malatya - Kürecik’e yerleştirilen X Band balistik füze savunma sistemi radar tesisi ile başta Karadeniz olmak üzere çevre denizlerimizde bulunacak Amerikan Aegis sistemine sahip muhrip ve kruvazörlere bilgi aktarımı mümkün hale getirildi. Kurulmakta olan Büyük Kürdistan’ın denize çıkışı için Suriye’deki iç savaşa taraf olundu.
Mavi vatan parçası
Ülkemiz topraklarına Patriot füze bataryaları ile birlikte Amerikan, Alman ve Hollanda askerleri yerleşti. GAP ve Dicle Fırat su havzasının bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti topraklarının Büyük Kürdistan’a eklenme süreci 21 Mart 2013 tarihinde resmen başlatıldı. Suyu, (Dicle-Fırat); petrolü ve doğal gazı (Musul Kerkük), açık deniz limanları (Lazkiye ve bazılarına göre Mersin), geniş tarımsal alt yapısı (GAP), 20 yıldır dağlarda yaşayan ve kendi siyasi emelleri için ABD ve Avrupalı gizli servisler sayesinde her türlü hafif ve ağır silaha sahip, ölmeye hazır onbinlerce savaşçısı (PKK teröristleri ve peşmerge) olan bir yapılanma, Kürtlere ve böyle bir düzene 1917’den beri özlem duyan emperyal sisteme Sykes, Picot ve Wilson’un bile hayalleri dışında olanak sunuyor.
Neymiş efendim, Misak-ı Milliymiş. Durmak yok, yola devam...
Unutmayın, her donanma baskını sonrası Türkler ve Anadolu, ya vatan toprağı ya da üzerindeki adalar ile mavi vatan parçasını kaybetti.
Donanma baskınları bayramlarla kutlanıyor.
Bu arada, İnebahtı yenilgimizin her sene 7 Ekim’de Venedik ve Kuzey İtalya’da; Navarin yenilgimizin her sene 20 Ekim’de Yunanistan’ın Navarin şehrinde bayram olarak kutlanması Türk halkını hiç mi ilgilendirmez? Neden yenildiğimiz ünlü kara savaşlarını Avrupalılar bayram olarak kutlamıyor da, Türklere karşı giriştikleri deniz baskınlarını 21’inci yüzyılda bile kutlamaya devam ediyorlar? PKK’nın barış örgütü, liderleri Abdullah Öcalan’ın ulusal kahraman ilan edildiği bir ortamda birileri 11 Şubat’ı bayram yaparsa şaşmayın...
Aklıma takılanlar
Mavi Marmara özür ve tazminat zaferi sonrası aklıma takılanlar oldu.
Mavi Marmara gemisi denize elverişlilik belgesine ve yola elverişlilik belgesine sahip olmadığı halde Marmara Denizi dışına nasıl çıktı?
Antalya’da son dakikada neden Komoros bayrağına ve siciline geçirildi?
Antalya’dan Komoros bayrağı altında yola elverişlilik belgesini aldı mı?
İsrail’in bu gemi ve konvoyu vuracağını her seviyede ve ortamda dile getirmesine rağmen Antalya’dan çıkışına neden izin verildi?
Gemiye bazı siyasiler son anda binmekten ve sefere katılmaktan neden vaz geçti?
Hükümet bu konvoya koruma sağlaması için neden Deniz Kuvvetlerini görevlendirmedi?
Mavi Vatanı izlemeye devam edin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder