Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Balkan Harbi Dersleri ve Kıbrıs
Perişan durumdaki donanma. Osmanlı İmparatorluğu Balkan Harbine büyük hatalar ile girdi. Balkan
Savaşı, İtalya Savaşı biter bitmez, 12 Ekim 1912 günü başlamış, Yunan Donanması
Ege’de ablukaya geçmişti. Donanmaya ait bazı savaş gemileri, İtalya Savaşı’nda Kızıldeniz
ve Akdeniz’de İtalyan donanmasının baskınına uğrayarak ağır kayıplar vermişti.
Bu kayıpların yarattığı psikolojik etki ile Osmanlı Donanması, 1911 yılından
sonra Çanakkale Boğazı ardına çekilmişti. Zaten savaşacak durumda da değildi. Balkan
savaşında da başlangıçtan itibaren, Ege’de deniz kontrolü Yunanistan’a bırakıldı.
Ege ve Akdeniz ulaştırma rotaları kapandığından, ekonominin can damarı sadece
Karadeniz’de Köstence-İstanbul hattına bağımlı kalmıştı. Devletin ekonomisi
çöküyordu. Abluka nedeniyle, yeni silah alımı da yapılamıyordu. O denli zor
durumdaydılar ki, örneğin, Beyrut’ta İtalya Harbinde ağır hasar gören Avnillah
korvetinin topları sökülerek, kara yolu
ile İstanbul’a getirilmişti.
Yunan istilaları başlıyor. Savaşta Yunanlılar, ilk olarak Limni Adasında üs kurdular.
Adadaki 33 kişilik Türk müfrezesi direnemedi. 20 Ekim 1913 günü ada kolayca
işgal edildi. Osmanlı’nın giriş kapısının önündeki bu stratejik ada, artık Yunanlılara
aitti.
İşgal başında, Limni
Mutasarrıfı’nın Osmanlı Ordu Başkomutanlığına çektiği şu telgraf yürekleri
parçalar (Elveda-Balkan Harbinde Türk Deniz Kapudanı Ali Rıza Beyin
Hatıratı-Osman Öndeş-Alfa Yayınları):
“Yunan karaya asker ihraç etti. Merkeze doğru ilerliyor. Tek kurtuluş
umudumuz ve hayatımız donanmamızdır. Son sözümüz imdat, imdat, imdat. Ne olursa
olsun, fedakarlık gösterilerek, Osmanlının şan ve haysiyeti ile vatanın bu
kıymetli parçasının düşman elinden hemen
kurtarılması arz olunur. ”
Donanma Nerede? Bu
telgrafın ardından son 400 yıldır mutlak egemenliğimizde olan Taşoz, Bozbaba,
Psara, Ahikerya, Semadirek, Gökçeada, ve
Bozcaada da 15 gün içinde işgal edildi. 21 Kasım günü Midilli düştü. Adanın
Anadolu’ya bakan koy ve plajlarına doğru geri çekilen Türkler, anavatandan bir
destek harekatı beklediyse de, destek gelmedi. Ancak bir ay direnebildiler.
Sakız adasındaki Türkler de ancak iki ay direnebildi. Direnişin başlarında 26
kasım 1912 günü Sakız Mutasarrıfı Nazım Efendi aşağıdaki telgrafı Dahiliye Nezaretine
çekmişti.(A.g.e.):
“Hakim tepeleri tutmuş olan askeri gücümüz,
düşmanı ileri bırakmamıştır. Düşman, iki torpidobot himayesinde biraz iş
görebildiğinden, Osmanlı Donanmasının bir hareketi, düşmanın perişan edilmesini
sağlayacaktır.”
Ancak donanma hiç gelmedi. Sakız’ın
düşmesinden sonra donanmasız Osmanlı, Anadolu sahillerini bile koruyamaz hale
düştü. Çeşme’den bir Osmanlı vatandaşının donanmanın adalara ve sahillere yardıma
gelmeyişi üzerine çektiği şu telgrafı dilerim tarihimizde bir daha okumayız
(A.g.e.):
“Yunan gibi bir devlet, posta vapurlarını ve hatta kruvazör
istimbotlarını torpidobot yaparak adalarımızı işgal ediyor, askerlerimizi
dağların tepesinde avlıyor. Daha da öte Anadolu sahillerimizde filikalar dahil
ne kadar tekne varsa topluyor... Günler geçti. Gözlerimiz gece gündüz uzayıp
giden denizde, Yunan gemilerinden başka bir şey görmüyor. MİLLET DONANMAYI
BUGÜN İÇİN BESLEMİYOR MU? Yoksa bunları Bizans surları önünde geçit
merasimi için mi saklayacağız?”
Böylece 1913 sonunda, Boğazönü ve
Doğu Ege Adalarının hepsi, Yunanistan’ın eline geçmiş oldu. Balkan Harbi ve
sonrasında donanmasızlığın sonuçlarını, Kardak krizi zamanında Yunanistan
Genelkurmay Başkanı olan Oramiral Limberis’in aşağıdaki sözlerinden daha iyi ne
anlatabilir ki?
“Balkan
Harbi ve Dünya Harbi yıllarında ordumuzun mevcudu 150 bin civarında idi. Fakat
Donanmamız, Osmanlı’nın 350 bin kişilik kuvvetlerinin deniz yolu ile cephelere
sevkini engelleyerek, bu harplerin sonuçlarında toplam 500 bin kişilik bir
kuvvet gibi etkili olmuştur. Bu savaşlar sonunda Osmanlı Devleti yıkılmış;
Anadolu’nun önemli bir kısmı işgale uğramış ve Türkler tarihlerinde ilk kez
devletsiz kalma riskini yaşamışlardır”.
Tarih okuyunuz. Bugün
Ege’de yaşanan sorunların temeli Balkan Harbinde saklıdır. Balkan Harbinde
kaybedilenlerin jeopolitik perspektifte kısmen dengelemesi ancak 1974 Kıbrıs
Barış Harekatı ile gerçekleşebildi. Kıbrıs’taki Türk askeri varlığı,
Donanmamızla birlikte artık Ege’deki
adaların tamamına sahip olan Yunanistan’ın deniz yetki alanlarımızdaki -yani
MAVİ VATANIMIZDAKİ- arsızlığına en büyük engel oldu. Şüpheniz olmasın, Yunanistan
Kıbrıs’ta Türk askeri varlığı olmasaydı
ve Donanmanın başına kumpas davalarla (Kafes, Balyoz, Askeri Casusluk vb.) daha
önceden çuval geçirilmiş olsaydı, Ege’de çoktan 12 mil karasuyu ile Ege ve Doğu Akdeniz’de
MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) ilan
etmiş olurdu. Kıbrıs’taki askeri varlığımız Anadolu’daki askeri varlığımız
kadar önemlidir. Dışişleri Bakanlığı diplomatları ile kendini devlet adamı
sayanlar umarım tarih okuyorlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder