22 Eylül 2014 Pazartesi

Kumpas Davalar, Denizciler ve Amiral Semih Çetin’in Şiiri

Description: IMG_0131 


Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
        
Kumpas Davalar, Denizciler ve Amiral Semih Çetin’in Şiiri
         Yargıtay 9’uncu Dairesinin 9 Ekim 2013 Balyoz kararı ile 237 Balyoz tutuklusu hüküm giydi. Bunların 134’ü denizciydi. Doğası ve görev alanının fiziki şartları gereği bir darbede rol alması beklenmeyecek Deniz Kuvvetlerinin, sahte bir dava üzerinden en değerli 33 Amirali ile çoğu sınıfı birincisi ve amiral adayı Deniz Kurmay Albay 101 deniz subayı acımasızca tasfiye edildi. 28 karacıya karşılık 134 denizci.  29 Nisan 2011 tarihinde kumpasın kurulduğu mahkemeye verdiğim manifestoda şunları söylemiştim.
         “Ancak, bu isimleri sahte listelere ekleyenler, ekletilmesini tavsiye edenler veya emredenler şu gerçeği asla unutmasınlar. Denizciler tarihsel süreç içinde sadece Türkiye’de değil tüm dünyada sosyolojik ve psikososyal bir gerçek olarak silahlı kuvvetlerin en demokrat,  açık fikirli ve dinamik kesimini oluştururlar.  Zira Deniz Kuvvetlerinde ana birim gemidir. Ana tehdit deniz yani doğadır.  Gemide doğa disiplini ile teknolojik disiplin her şeyin üzerindedir. Dolayısı ile deniz subayları akılcı, sorgulayıcı ve hesap verici tarzda yetiştirilir ve görev yaparlar. 
          Hemen hepsi yurt dışında görev yapmıştır. En az bir yabancı dil bilirler. Çok kitap okurlar. Deniz savaşının gereği daima bir sonraki anı planlar ve yaşarlar. Ufkun ötesini hayal ederler. Gemi gibi küçük ve dar bir hacimde yüzlerce kişi ile bir arada karadan uzak yaşadıklarından demokrasi ve uzlaşma kültürleri çok gelişmiştir. Denizciler hukuku ve özellikle uluslar arası hukuku iyi bilmek zorundadırlar, zira kara sularını terk eden her gemi komutanı, açık denizde, artık vatan toprağını ve devleti temsil eder.
          Bu temel farklılıklar bizlerin yaşam tarzına ve meslek felsefesine de yansımıştır. Bu nedenle bir deniz subayının pusulası Atatürk, cumhuriyet, demokrasi, hukuk,  akıl ve bilimdir. Bu gerçekler ne Osmanlı döneminde değişmiştir ne de gelecekte değişecektir.  Bu hasletler günümüzde cumhuriyet kazanımları ve Atatürk sayesinde daha da güçlenmiştir. Bu şekilde yetişen ve yetişecek insanlar ancak dijital terör ürünü belgeler, sözde darbe planları ve sahte davalarda sözde darbeci yapılabilir.   Bu süreçte sözde Balyoz planına ve diğer sahte davalara ismi eklenen denizcilerin tümü sonuçta aklanacak ve her türlü iftira, komplo ve baskıya rağmen Deniz Kuvvetleri personelin sosyogenetik kodları değişmeyecektir. Deniz Kuvvetlerinin pusulası ulusal çıkarlar ve cumhuriyetin kuruluş felsefesinin değişmeyecek doğrularını göstermeye devam edecektir.”
Bu manifestodan üç yıl sonra Silivri’de takip ettiğim Powerboats & Yachts isimli denizcilik dergisinin Şubat 2014 sayısında Yazı İşleri Müdürü Emre Güler’in başyazısı, mensubu olmaktan gurur duyduğum ve büyük bir tutku ile bağlandığım mesleğime yönelik duygularımı daha da güçlendirdi. Güler şunları yazmış:
          “Deniz ayrı bir kültür, ayrı bir yaşam tarzı… Denizde karacı olunmaz, ama karada denizci ruh ile mutlu olunur… Denizciler saygılıdır, doğaya saygılıdır, diğer denizcilere de saygılıdır. Denizciler doğa dostudur, çöpünü evinin karşısındaki arsaya atmaz. Denizciler mücadelecidir, her işini kendi yapabilecek kadar güçlüdür. Denizciler akıllıdır, akılcıdır. Akılsızlıklarının sonuçlarının çok ağır olabileceğini bilirler. Denizciler bilgilidir. Bilmedikleri maceralara çıkanların başlarına ne gelebileceğini bilirler. Denizciler bilgedir. Çok okur... Hatta yazar… Sürekli yalnızlığı, bazen akıl almaz büyüklüğe erişir...Doğanın ihtişamı karşısında kendini aciz hissederler… Tüm bunlar bilgeliğinin elinde denizciyi hoş görülü ve anlayışlı yapar..İnsanı sever, yalan ve iftiradan uzak durur...İşte bu nedenle, denizde karacı olunmaz ama karada denizci ruhu ile mutlu olunur...Denizcilik bir hayal değildir, denizcilik insanın ruhunda olmalıdır. Tekne almak ile hedefe varılmaz, denizi ve denizciliği insan ruhunda barındırmak gerekir. Yeni ufuklara açılırken denizci ruhunu hep düşünün ve hep yaşayın. Mutlu olacaksınız.”   
Güler’in kelimelerine eklenecek hiçbir şey yok. Kendisini kutluyorum.
Denizcileri, özellikle Cumhuriyet Donanmasının kumpas davalarına boyun eğmeyen, başı göklerde yüksek onurlu ve ruhlu denizcilerini gelecekte en güzel tarih yargılayacaktır. Onlar daha ölmeden Kurtuluş Savaşında İstanbul’daki sıcak yuvalarını terk ederek İnebolu’ya geçen ve denizdeki Kuvva-i Milliye’ye katılan kahramanların bugünkü temsilcileri olmuşlardır. Sadece kendileri değil, eşleri ve aileleri de başta kurdukları Vardiya Bizde’nin faaliyetleri ile Mustafa Kemal’in eseri Cumhuriyet Donanmasına ait olmanın ayrıcalık, onur ve sorumluluğunu son üç yıldaki direniş ve asla vazgeçmeyişleri ile ispat etmişlerdir. Hiç şüpheniz olmasın, aradan yüzyıl da geçse bu seçkin denizciler ve eşleri, Anadolu denizciliğinin direniş ve yükselişinin sembolü olacaklardır. Sahte bir darbe davası ve diğer kumpas davalar üzerinden Türk denizcisinin ruhundaki bu direniş ve mücadele geleneğinin tekrar ortaya çıkmasına neden olan sözde küresel egemenlerin, bu ülkeden ve Mustafa Kemal’den daha çok öğrenecekleri var.      
Bu yazıyı Amiral Semih Çetin’in “Tutsak Denizciye”  isimli şiiri ile bitirelim:
Ne yaman leventlerdi, / zindanlara kapattılar onları. / Dere oldu, / ırmak oldu, / nehir oldu ulaştı denize / adaletin döktüğü kanları… / Doğa ile ölümüne savaştıkları, / öfkeyle kükreyen rüzgârın, / ağzından köpükler saçan / kudurmuş dalgaların vatanı, / yine eskisi gibi kucakladı onları. / Bedenleri hâlâ tutsak ama / özgürlüğe yelken açtı ruhları…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder