Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Deniz
Kurmay Albay Murat Özenalp
Onu ilk kez, 1995 yılında sınıf arkadaşım amiral Türker Ertürk’ün gemi
komutanı olduğu TCG Alçıtepe muhribinin harekât subayı olarak tanımıştım. 2002
yılında komodorluğum sırasında TCG Gediz II. Komutanı olarak benim emrimde de
çalışmıştı. Dinamik, akılcı, aydın, çalışkan, araştırmacı, yüksek karakter
sahibi, çok iyi bir denizci, örnek bir lider, sınıf birincisi bir kurmay ve
mükemmel bir aile reisi idi. Komutanlığını yaptığı TCG Gökova firkateyninden
ayrıldığında personelinin ardından hüngür hüngür ağladığını duymuştum. Balyoz
kumpasına henüz eklenmediği 2011 yılında da, bizlerin ilk esir alındığı 11
Şubat tutuklamalarına karşı yapılan, 19 Şubat 2011 Anıtkabir eylemine bulunduğu
Marmaris Aksaz’dan yüzlerce silah arkadaşımızı ve ailelerini Ankara’ya o
getirmişti. O denli cesur ve yüksek ruhlu bir denizciydi.
2011 yazında Hint Okyanusu’na ilk kez gönderilen Türk Deniz Görev
Grubunun komodoru da Murat idi. Çok başarılı olduğu bu sefer sırasında bizler
Hasdal’da tutukluyduk. Onu sefer sonrası Balyoz denen Türk tarihinin
yüzyıllarca utanarak lanetleyeceği sefil kumpas davanın mahkeme salonunda
gördüğümde, başarılarından dolayı kutlamış, her başarılı ve seçkin Türk
denizcisinin Balyoz kumpasına eklendiğinden, bu dava için üzülmemesi
gerektiğini hatırlatmış ve ona “21nci
yüzyılın Hint Kaptanı ve de Murat Reisi sen oldun“ demiştim.
Murat’ı son
olarak 21 Eylül 2012 günü, çadır tiyatrosu Silivri Mahkeme salonunda Balyoz
kepazeliğinin karar duruşmasında görmüştüm. Onun neşeli, hayat dolu aydınlık
yüzü o karanlık günde bile ışık saçıyordu. Eğer Balyoz kumpası hiç olmasaydı,
bugün sınıf birincisi bir Tuğamiral olarak görev yapıyor olacaktı. Eğer bu
kumpasa rağmen Amiral yapılsaydı, ertesi günü istifa eder, makam ve rütbe
hırsızlarının yanında anılmayı reddederdi.
Murat’ı, Cumhuriyet Donanmasının bu seçkin
evladını, 1 Mayıs 2014 günü öğle sularında geçirdiği beyin kanaması sonucunda kaybettik.
Bir haftadır yoğun bakımda olduğu GATA’da hayata gözlerini yumdu. Kurulan
kumpasa, kumpas itiraflarına rağmen tutsaklığının devamına, Türkiye’nin her
geçen gün kirlenen ortamına ve eşi ile çocuklarına duyduğu özleme dayanamayan
yorgun bedeni, bir açık görüş günü pes etti ve beyin kanaması geçirdi.
Onun kaybına isyan etmemek mümkün mü? Ölümüne
neden olan kumpas bir davanın yarattığı olaylar zincirine lanet etmemek mümkün
mü? Onun ölümü ile asıl ölenin, kamu vicdanı ve devlet olduğunu haykırmamak
mümkün mü?
Şimdi
soru sormak zamanıdır. Genelkurmay Başkanlığı
Yargıtay’ın Balyoz kararında 237 kişi arasında 97’si muvazzaf, 134 denizcinin;
buna karşılık 37 karacı içinde 1 muvazzafın bulunmasının yarattığı açık
dengesizliği ve tarafgirliği neden görmezden gelmiştir. Eğer denizci
muvazzaflar da karacı muvazzaflar gibi tahliye edilseydi. Murat Özenalp bugün yaşıyor olmaz mıydı?
Bu davada en çok sayıda muvazzaf subaya sahip
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, halen idari komutasına sahip olduğu bu
subaylarına neden sahip çıkmamıştır. Bu hukuksuzluk ve kumpas itiraflarının MGK
gündemine kadar taşındığı bir ortamda, neden hiçbir şekilde bu masum
denizcileri sahiplenmemiş, onları kaderine terk etmiştir. Sadece hastalık ve
koma durumlarında mı bu personele sahip çıkılmalıdır?
Dünya âlemin Balyoz davasının bir kumpas
olduğunu itiraf ettiği ve sonu bir PKK affına bağlanacağı dillendirilen bir
dönemde, bu rezil davanın tutsaklarına neden gereken sağlık özeni gösterilmez?
Askeri cezaevlerinde kalan tutsaklar Genelkurmay Başkanlığı kontrol ve
denetimindedir. Bu büyük bir sorumluluktur. Yaş ortalamasının 50 üzerinde
olduğu çok sayıda en seçkin amiral, general ve subayın büyük bir yalan ve
iftiranın varlığını bilerek tutsak edilmelerine rağmen, en azından gerekli
sağlık alt yapısının bu cezaevlerinde tam olarak sağlanamaması ve ambulansların
yetersiz ve ekipsiz olması yaşam hakkı ihlali değil midir? Bir orgenerale
GATA’da ortalama beş doktor düşerken, Hasdal gibi en yoğun dönemde 200’e yakın
tutsağın kaldığı bir cezaevinde bile sadece bir doktorun gündüzleri görev
yapması vicdanları yaralamaz mı?
Son
soru. Genelkurmay Başkanlığı ve en çok tutsağa sahip
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı gerçeklere, en üst düzey itiraflara rağmen Balyoz
oyununa hala hukuka saygılıyız yalanı altında sırtlarını dönmeye devam mı
edecek?
Murat Özenalp’in tutsak iken ölümünde Balyoz
kumpası zincirindeki her halkanın ve bu zinciri dışarıdan ellerinde tutarak
destek veren ve sessiz kalan herkesin sorumluluğu vardır. Bu sorumluluktan
aradan 100 yıl bile geçse kimse kaçamaz.
Murat
kardeşim, köprü üstünü erken terk ettin. Seni çok özleyeceğiz. Emin ol, adını
Ali Tatar, Berk Erden ile birlikte nefes aldığımız sürece yaşatacağız. Bu
bahriyenin gerçek sahipleri Hint Kaptanı Murat Reisi sonsuzluk okyanusundaki son
seyrine gözyaşları içinde uğurluyor. Rotan Cennet Olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder