22 Eylül 2014 Pazartesi

Savaşlarda Zorlanan Batı

Description: IMG_0131 


Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Savaşlarda Zorlanan Batı
İsrail korvetinin vurulması. İsrail ile Lübnan arasında 2006 yılında yaşanan savaşta beklenmedik bir olay oldu. İsrail’e ait dünyanın en gelişmiş korvet sınıflarından olan SAAR 5 sınıfı INS Hanit korveti, 14 Temmuz 2006 günü, Lübnan kıyılarının 10 mil açığında iken, kıyıdan atılan Hizbullah’a ait gemiye karşı, Çin yapımı CS 802 Silkworm füzesi tarafından vuruldu. Gemi kıç tarafından ağır hasar aldı, toplam dört kişi öldü ve onlarca personel yaralandı. Dünyanın en iyi pasif ve aktif elektronik harp savunma sistemleri ile başta Phalanx sistemi olmak üzere, muhtelif hava savunma silah sistemlerine sahip bir gemi için bu sonuç, tüm dünya donanmalarında şok yaratmıştı. Ne olmuştu da gemi bu kadar kolay vurulabilmişti?
ABD, 1999-2011 yılları arasında savunma bütçesini kademeli bir şekilde 360 milyar dolardan 537 milyar dolara çıkardı.  Böylece, 13 yılda savunmaya kabaca 6 trilyon dolar harcadı. Bu miktarın yarısına yakını personel giderleri için kullanıldı. Diğer taraftan savunma bütçesi dışında Afganistan ve Irak savaşları için 1,3 trilyon dolar harcandı. Irak ve Afganistan’da toplam 2 milyona yakın personel rotasyon usulü ile görev yaptı. Çoğunluğu Afro-Amerikan ve Hispanik Irak’ta 4200, Afganistan’da 2200 Amerikalı öldü. Alt yapının tamamen yok edildiği, milyonların öldüğü her iki ülkede, işgal ve rejim değişikliğine rağmen istikrar sağlanamadı. Nihai siyasi hedefler elde edilemedi. Bir bakıma, galibiyet sağlanamadı. İsrail ordusu da, 2006’da Lübnan’da Hizbullah karşısında benzer bir başarısızlık yaşadı.
Batının üstün savaş gücü, artık kendisine karşı savaşanlar karşısında, süreklilik arz eden taktik bir üstünlük sağlayamıyor. Bunun nedenlerinden biri, bu tip savaşçıların indoktrinasyon üstünlüğü sayesinde, batılı askerden daha çok ölmeye hazır olması ve cesaretle hareket etmesidir. Diğer önemli bir neden de, bu savaşçıların rakiplerine ciddi zarar verecek boyutta, asimetrik ateş gücüne sahip olmasıdır. Zira küreselleşme, terör gibi, silah tedarikini de küreselleştirmiştir. Bu silahlar küçük çaplı ve hafif silahlardan, portatif uçak savar füzelerine; tanksavar roketlerden Lübnan’da örneklendiği üzere gemiye karşı güdümlü mermilere kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Bu silahların Batının kontrolu dışında yayılmasının temel nedeni Batının kendisi.      
Bu silah yayılması ne zaman başladı? Bu yayılma, en çok Sovyet işgali sırasında 1979-1988 yılları arasında Afganistan’da yaşandı, işgal sonrası çıkan iç savaşta da doruğa ulaştı. ABD, Afgan mücahitlere toplamda 12 milyar dolarlık silah yardımında bulundu. Bu silahlar, başlangıçta hafif ve küçük çaplı iken sonradan yetenek ve ateş gücü büyütüldü. 1986 yılından itibaren -o yıllarda müttefik Türkiye’ye bile verilmeyen- 2300 adet portatif stinger SAM uçaksavar füzesi, Afgan mücahitlere verildi. Bu füze ve silahlarla 400 Sovyet uçağı düşürüldü, 2750 Sovyet tankı ve 8000 kamyon imha edildi. El yapımı patlayıcı (IED) imalini de Afganlara Amerikalı uzmanlar öğretti. Afgan iç savaşı sırasında da ABD, Birinci Körfez Savaşında Irak ordusundan ele geçirdiği tanklar ve ZPT’ler dahil pek çok silahı mücahitlere gönderdi. Bu silahlar daha sonra Pakistan üzerinden, Suudi Arabistan’ın da desteği ile Bosna’dan Çeçenistan’a, dünya üzerindeki cihadist değişik İslami örgütlere dağıldı.  
İkinci silah yayılması Saddam sonrası Irak’ta yaşandı. ABD, Irak’ın milli ordusunu dağıtırken, ele geçirilen silahların çoğunu, tanklar ve ağır silahlar dahil Kürt peşmergelere verdi. Bu silahların bazıları bölgedeki PKK dahil, terör örgütlerinin eline geçti. Libya’da 2011 işgali sonrası benzer durum yaşandı. Libya ordusundan ele geçirilen ve kontrolsüz kalan silahların çoğu Afrikalı İslami terör örgütlerine ulaştı.  Suriye’de aynı hata tekrar etti. ABD önderliğinde, rejim karşıtları silahlandırılırken, bölge kontrolsüz bir şekilde sadece hafif ve ağır silahlarla değil El Kaide türevi terörist yayılması ile karşı karşıya kaldı. Neticede, ABD önderliğinde batı koalisyonları teröristleri önce silahlandırıyor, sonra o silahlar kendine ya da müttefiklerine yönelince, çıkan krizi yönetemiyor. Neticede hafif ve küçük çaplı silahların son 25 yılda kontrolsüz bir şekilde yayılmasının baş sebebi, ABD önderliğindeki Batı koalisyonlarının Afganistan, Irak, Libya ve Suriye müdahaleleri oldu.
Silahlanma artarak devam ediyor. Diğer taraftan, teknolojik gelişmeler artık ileri teknoloji silahların tekelini de batının elinden aldı. Çin ve Rusya Federasyonu başta olmak üzere, küresel silah tedarikçilerinin sayısı arttı. Bu durum ulus devletlerin, Batının kontrolü dışında silahlanmasını da hızlandırdı. Artık dünya üzerinde pek çok ülkenin stratejik ve taktik sürpriz yaratabilecek denizaltısı, modern torpidoları, mayınları, gemiye karşı mobil güdümlü mermi sistemleri ve SAM füzeleri var. Amerikalı stratejist Andrew Krepinevich şunları söylüyor: “ABD, Afganistan ve Irak’ta hükümetleri kolay devirdi, ancak uzun soluklu istikrar operasyonlarını başaramadı. Bunlar hem çok masraflı oldu, hem de sonuçsuz kaldı… Artık yabancı bir ülke işgali çok daha zor. Bunun temel nedeni dünya üzerinde füzeler, toplar, havan topları ve güdümlü mermilerin yayılmasıdır.” (Foreign Affairs, Defense in a time of Austerity, Kasım Aralık 2012)
          Yazının başında sorduğumuz sorunun cevabını verelim. İsrail, Hizbullah’ın elinde, Çin yapımı CSS 802 tipi gemiye karşı “Silkworm” füzesi olduğunu bilmiyordu. Gemi, savaş zamanı hiçbir önlem almadan, Lübnan sularında seyir yapıyordu. Taktik baskın yaşadı. Batının yeni dönemdeki en büyük endişesi, işte bu tip taktik veya stratejik sürprizlere maruz kalmasıdır. Unutmayalım, rüzgar eken fırtına biçer.    



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder