Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Savaşlarda
Zorlanan Batı
İsrail
korvetinin vurulması. İsrail ile Lübnan arasında 2006 yılında
yaşanan savaşta beklenmedik bir olay oldu. İsrail’e ait dünyanın en gelişmiş
korvet sınıflarından olan SAAR 5 sınıfı INS Hanit korveti, 14 Temmuz 2006 günü,
Lübnan kıyılarının 10 mil açığında iken, kıyıdan atılan Hizbullah’a ait gemiye
karşı, Çin yapımı CS 802 Silkworm füzesi tarafından vuruldu. Gemi kıç
tarafından ağır hasar aldı, toplam dört kişi öldü ve onlarca personel yaralandı.
Dünyanın en iyi pasif ve aktif elektronik harp savunma sistemleri ile başta
Phalanx sistemi olmak üzere, muhtelif hava savunma silah sistemlerine sahip bir
gemi için bu sonuç, tüm dünya donanmalarında şok yaratmıştı. Ne olmuştu da gemi
bu kadar kolay vurulabilmişti?
ABD, 1999-2011 yılları arasında savunma
bütçesini kademeli bir şekilde 360 milyar dolardan 537 milyar dolara çıkardı. Böylece, 13 yılda savunmaya kabaca 6 trilyon
dolar harcadı. Bu miktarın yarısına yakını personel giderleri için kullanıldı. Diğer
taraftan savunma bütçesi dışında Afganistan ve Irak savaşları için 1,3 trilyon
dolar harcandı. Irak ve Afganistan’da toplam 2 milyona yakın personel rotasyon
usulü ile görev yaptı. Çoğunluğu Afro-Amerikan ve Hispanik Irak’ta 4200,
Afganistan’da 2200 Amerikalı öldü. Alt yapının tamamen yok edildiği, milyonların
öldüğü her iki ülkede, işgal ve rejim değişikliğine rağmen istikrar
sağlanamadı. Nihai siyasi hedefler elde edilemedi. Bir bakıma, galibiyet
sağlanamadı. İsrail ordusu da, 2006’da Lübnan’da Hizbullah karşısında benzer
bir başarısızlık yaşadı.
Batının üstün savaş gücü, artık kendisine
karşı savaşanlar karşısında, süreklilik arz eden taktik bir üstünlük sağlayamıyor.
Bunun nedenlerinden biri, bu tip savaşçıların indoktrinasyon üstünlüğü sayesinde,
batılı askerden daha çok ölmeye hazır olması ve cesaretle hareket etmesidir.
Diğer önemli bir neden de, bu savaşçıların rakiplerine ciddi zarar verecek
boyutta, asimetrik ateş gücüne sahip olmasıdır. Zira küreselleşme, terör gibi, silah
tedarikini de küreselleştirmiştir. Bu silahlar küçük çaplı ve hafif
silahlardan, portatif uçak savar füzelerine; tanksavar roketlerden Lübnan’da
örneklendiği üzere gemiye karşı güdümlü mermilere kadar geniş bir yelpazeyi
kapsıyor. Bu silahların Batının kontrolu dışında yayılmasının temel nedeni Batının
kendisi.
Bu silah
yayılması ne zaman başladı? Bu yayılma, en çok Sovyet işgali sırasında
1979-1988 yılları arasında Afganistan’da yaşandı, işgal sonrası çıkan iç
savaşta da doruğa ulaştı. ABD, Afgan mücahitlere toplamda 12 milyar dolarlık
silah yardımında bulundu. Bu silahlar, başlangıçta hafif ve küçük çaplı iken
sonradan yetenek ve ateş gücü büyütüldü. 1986 yılından itibaren -o yıllarda
müttefik Türkiye’ye bile verilmeyen- 2300 adet portatif stinger SAM uçaksavar füzesi,
Afgan mücahitlere verildi. Bu füze ve silahlarla 400 Sovyet uçağı düşürüldü, 2750
Sovyet tankı ve 8000 kamyon imha edildi. El yapımı patlayıcı (IED) imalini de
Afganlara Amerikalı uzmanlar öğretti. Afgan iç savaşı sırasında da ABD, Birinci
Körfez Savaşında Irak ordusundan ele geçirdiği tanklar ve ZPT’ler dahil pek çok
silahı mücahitlere gönderdi. Bu silahlar daha sonra Pakistan üzerinden, Suudi
Arabistan’ın da desteği ile Bosna’dan Çeçenistan’a, dünya üzerindeki cihadist
değişik İslami örgütlere dağıldı.
İkinci silah yayılması Saddam sonrası Irak’ta
yaşandı. ABD, Irak’ın milli ordusunu dağıtırken, ele geçirilen silahların
çoğunu, tanklar ve ağır silahlar dahil Kürt peşmergelere verdi. Bu silahların
bazıları bölgedeki PKK dahil, terör örgütlerinin eline geçti. Libya’da 2011
işgali sonrası benzer durum yaşandı. Libya ordusundan ele geçirilen ve
kontrolsüz kalan silahların çoğu Afrikalı İslami terör örgütlerine ulaştı. Suriye’de aynı hata tekrar etti. ABD
önderliğinde, rejim karşıtları silahlandırılırken, bölge kontrolsüz bir şekilde
sadece hafif ve ağır silahlarla değil El Kaide türevi terörist yayılması ile
karşı karşıya kaldı. Neticede, ABD önderliğinde batı koalisyonları teröristleri
önce silahlandırıyor, sonra o silahlar kendine ya da müttefiklerine yönelince,
çıkan krizi yönetemiyor. Neticede hafif ve küçük çaplı silahların son 25 yılda
kontrolsüz bir şekilde yayılmasının baş sebebi, ABD önderliğindeki Batı
koalisyonlarının Afganistan, Irak, Libya ve Suriye müdahaleleri oldu.
Silahlanma
artarak devam ediyor. Diğer taraftan, teknolojik gelişmeler artık
ileri teknoloji silahların tekelini de batının elinden aldı. Çin ve Rusya
Federasyonu başta olmak üzere, küresel silah tedarikçilerinin sayısı arttı. Bu
durum ulus devletlerin, Batının kontrolü dışında silahlanmasını da hızlandırdı.
Artık dünya üzerinde pek çok ülkenin stratejik ve taktik sürpriz yaratabilecek denizaltısı,
modern torpidoları, mayınları, gemiye karşı mobil güdümlü mermi sistemleri ve
SAM füzeleri var. Amerikalı stratejist Andrew Krepinevich şunları söylüyor: “ABD, Afganistan ve Irak’ta hükümetleri
kolay devirdi, ancak uzun soluklu istikrar operasyonlarını başaramadı. Bunlar
hem çok masraflı oldu, hem de sonuçsuz kaldı… Artık yabancı bir ülke işgali çok
daha zor. Bunun temel nedeni dünya üzerinde füzeler, toplar, havan topları ve
güdümlü mermilerin yayılmasıdır.” (Foreign Affairs, Defense in a time of
Austerity, Kasım Aralık 2012)
Yazının başında sorduğumuz sorunun cevabını
verelim. İsrail, Hizbullah’ın elinde, Çin yapımı CSS 802 tipi gemiye karşı “Silkworm” füzesi olduğunu bilmiyordu.
Gemi, savaş zamanı hiçbir önlem almadan, Lübnan sularında seyir yapıyordu. Taktik
baskın yaşadı. Batının yeni dönemdeki en büyük endişesi, işte bu tip taktik
veya stratejik sürprizlere maruz kalmasıdır. Unutmayalım, rüzgar eken fırtına
biçer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder