Mavi Vatan
Amiral
Cem Gürdeniz
Deniz Harp
Okulu ve Deniz Lisesinde, 18 Kasım’lar
Yarın
18 Kasım. Deniz Harp Okulu ve Lisesi’nin kuruluş yıldönümü ve bahriyelilerin buluşma
günü. Ülkemizde her köklü lise veya
üniversite/yüksekokulun buluşma günleri vardır. Çoğunlukla pilav günü olarak
tanımlanır. Pilav günleri genelde bahar aylarında öğretim döneminin son
haftalarında düzenlenir. Eski mezunlar çok sevdikleri okullarına giderek gençlik
günlerine duydukları özlemi giderirler. 1773 yılında kurulan Deniz Harp Okulu,
1936 yılından bu yana kendi buluşma gününü –bildiğim kadarıyla- kışın düzenleyen
yegâne okuldur. 2001 yılına kadar Heybeliada’da icra edilen buluşma günleri,
daha sonra Tuzla-Heybeliada sırası ile uygulandı.
18 Kasım nereden geliyor? Okulun 1773 yılında Sultan III. Mustafa tarafından
Fransız mühendis Baron de Tott’a kurdurulduğu, Tott’un hatıratından ortaya
çıkarıldı. Ancak bu hatıratta hangi gün kurulduğu açıklanmamıştı. Daha sonra
aynı yıllarda İstanbul’da yaşayan Venedikli rahip L’Abbé Toderini’nin
hatıratında da 1773’e vurgu yapıldığından,
bu yıl esas kabul edildi. Diğer taraftan III. Mustafa sonrası sultan
olan I. Abdülhamit’in, Kaptan-ı Deryası Küçük Hüseyin Paşa’nın 26 Ocak 1797
tarihli bir evrakında, okulun 18 Kasım 1776 tarihinde kurulduğuna dair bir
başka bilgi de söz konusudur. Ünlü deniz tarihçimiz Haydar Alpagut da bu tarihe
vurgu yaparak “Denizde Türkler” isimli eserinde okulun kuruluş tarihini 18
Kasım 1776 olarak vermiştir. İşte 18 Kasım tarihi de 1936 yılında Deniz Harp
Okulu Komutanı Tümamiral Ertuğrul Ertuğrul tarafından buluşma günü olarak kabul
edilmiş ve uygulanmaya başlanmıştır.
18
Kasım törenleri her sene büyük coşku ile kutlanır. 1936 yılından bu yana hiç ara
vermeden icra edilen bu özel günde, Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesinden mezun
olmuş tüm muvazzaf, emekli, müstafi ve okuldan çeşitli nedenlerle ayrılmış,
yurt içi ve yurt dışında yaşayan personel Kabataş, Kadıköy ve Bostancı’dan kalkan özel vapurlar
ile Heybeliada/Tuzla’ya gelirler. Vapurlardan inen personel ön bahçede
kaynaşmaya başlar. Okul boru trampet takımı ve öğrenci alayı resmigeçit yaparak
Deniz Kuvvetleri Komutanını ve gelen misafirleri selamlar.
Daha
sonra sinema salonunda dönemin Kuvvet Komutanı bir yıllık icraatını anlatır.
Okul öğrencilerinin hazırladığı sunumlar icra edilir. Sonra, en eski mezun, tüm
mezunlar adına bir konuşma yapar. Bunu sağlık, ikmal ve kemer nöbetçilerinin[1]
devir teslim töreni izler. Daha sonra herkes ön bahçede öğle yemeği için tabura
(karacıların içtima dediği) geçer. Bu tabur törenin en güzel anıdır. Herkes
kendi sınıfı ile buluşur. Birbirini yıllardır görmeyen arkadaşlar kucaklaşır.
Kısa sürede eski günler yad edilir. Nostaljinin akıntısında herkes yaşını
unutur. Ast ve üst sınıflar birbirleriyle çocuklar gibi şakalaşır, birbirlerine
okuldaki lakapları ile hitap edenler, üst sınıflara taktıkları lakapları 50 yıl
öncesindeki gibi muziplik içinde söyleyenler, sanki zamanı durdurmak
istercesine “carpe diem” fırtınası
yaşarlar.
Öğle
yemeğinde her masaya sekiz emekli, iki öğrenci düşer. Bu yemekte emekliler eski
günleri anlatır. Gençler de ömürlerini vakfedecekleri Bahriye kurumunun
sosyokültürel gücünü bu yaştan itibaren yaşama olanağı bulurlar. Yemek sonrası
spor salonlarında, kayıkhanede spor gösterileri yapılır, yüzme, yelken ve kürek
yarışları tertiplenir. Limanda demirli olan savaş gemilerine gezi tertiplenir.
Akşam özel vapurla misafirler mendirek üzerinde çimariva[2]
yapılarak uğurlanır.
18
Kasım’ların insan tabloları. Burada üç tip insan tablosu ortaya çıkar. Birinci
tip, yanına arı kovanı gibi her sınıftan insan çekenlerdir. Bunlar rütbeleri ne
olursa olsun, hem okul, hem de Bahriye’deki yaşantıları ile lider olmuş, hem
gemi hem de kara görevlerinde kişilik bütünlüğünü koruyabilmiş, geçmişi ile
hesaplaşmasını ast ve üstlerinin kalbinde ve aklında tertemiz kapatabilmiş
şahsiyetlerdir.
İkinci tip, yanına kimsenin gitmediği,
uzak durduğu kişilerdir. Bu tiplerin, okulda olmasa dahi mutlaka meslek
hayatlarında kişilik gelgitleri olmuş ya da geçmişleri ile hesaplaşmayı temiz
dosya ile kapatamamışlardır. Bu şahsiyetler, kuvvet komutanlığı dahil en üst
rütbe ve makama gelmiş olsalar bile, Bahriye Camiasının, gücünü tarihinden ve
geleneklerinden alan hassas adalet terazisinde ve gönüllerde mahkûm
olmuşlardır.
Onların
“Poyraz Sicili”[3]
bir defa verilmiştir. Bu sicilin temyizi olmaz. O nedenle bu tipler 18
Kasımlara bir daha gelemezler ve üçüncü tipi ortaya çıkarırlar. “18 Kasım’ı ancak evinden izleyenler.”
Tertip davalar sonrası yeni insan tabloları.
Şüphesiz bazılarının sessiz devrim dediği Türkiye’nin parçalanma ve din
devletine dönüştürülmesi sürecinde en büyük yarayı alan Deniz Kuvvetlerinin
tertip davalar ile sahte delil ve iftiralar ile tasfiye edilen 40 Amiral ve 400
denizcisi, 18 Kasımların şeref konuğu olacaklardır. Yeminlerine, Atatürk’e ve
Cumhuriyet Donanması ruhuna sadık kalan bu seçkin denizciler, sonsuza kadar
sınıflar üstü bir konumda kalacaktır. Şüphesiz denizcilerin yaşadığı bu
fırtınalı dönemde gemi arkadaşlarını sırtından bıçaklayan hainler kadar,
yaşanan adaletsizlik ve zulüm karşısında onlara destek vermeyen, kayıtsız ve
sessiz kalan, onurlu bir duruş sergileyemeyen, güce boyun eğip fırsatçılıkla hak
etmedikleri mevki ve rütbeleri çalanlar, ölene kadar 18 Kasımlarda acı çekmeye
ya da üçüncü tip olmaya devam edeceklerdir.
Cumhuriyet ve Mustafa Kemal’e gönül veren tüm
bahriyelilerin 18 Kasım’ını, Silivri ve diğer esir kamplarındaki bahriyeliler
ile birlikte candan kutluyorum.
[1] Kemer Nöbetçisi, Deniz
Lisesi ve Deniz Harp Okulunda son sınıf öğrencilerinin tuttuğu bir nöbet
olup,idare namına günlük programın
zamanında uygulanmasını sağlar.
[2] Çimariva:
Gemici dilinde personelin gemi açık güverteleri boyunca belirli aralıkla
sıralanarak şapkasını verilecek düdük komutları ile başından çıkarıp, sağ
elleri ile yana açarak “sağ ol “ diye üç kez bağırmasından sonra tekrar
başlarına götürüp esas duruşa geçtikleri bir denizci selam geleneği.
[3] Poyraz, Gölcük Deniz Ana Üssünün ana rıhtımına
verilen isimdir. Akan yıllar içinde Poyraz aynı zamanda Türkiye çapında
rıhtımlara bağlı tüm filo ve filotilla gemilerinin bir nevi kurumsal kimliği ve
donanma kamuoyu ile eş anlamlı hale gelmiştir. Poyraz sicili, deniz subayları
tarafından kullanılan bir deyimdir. Bahriye camiasının bir personel hakkında,
gönlünde verdiği genel değerlendirmenin ifadesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder