Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Maden
Ocakları, Savaş Gemileri ve Denizaltılar
Yazının başlığını
okuyanlar şaşırmış olabilirler. Neticede maden ocakları ile savaş gemileri
arasında nasıl bir ilişki kurulabilir? Bu ilişki, her ikisinin insan hayatına
yönelik içerdiği tehlikeler ve risklerin benzerliğinden kaynaklanmaktadır.
Savaş Gemisi Ateşten Gömlek. Savaş gemileri
barış döneminde dahi tam yük cephane ile denizde hareket halindedirler.
Ortalama 140 metre uzunluğundaki 4000 tonluk bir firkateyn, taşıdığı binlerce
top mermisi, güdümlü füzeler, torpido ve helikopter cephanesi dışında kabaca
600 ton civarında yakıt taşır. Bu çelik kitlenin silah ve sensörleri ile makine
ve destek sistemlerinin enerjisi, jeneratörlerinin sağladığı elektrik enerjisi
ile karşılanır. Elektrik dağılımı da gemiyi çepeçevre saran binlerce kilometre
uzunluğundaki kablolarla sağlanır. Bir firkateynde ortalama 200 kişinin oldukça
dar alanlarda görev yapması ve yaşaması en küçük insan hatasının başta yangın
olmak üzere pek çok felakete neden olmasını tetikleyecek potansiyele sahiptir.
Savaş gemisinin
denizde hareket halinde olan, bir varlık olarak doğanın gücü karşısında da
kontrol altında tutulması gereken zayıflıkları vardır. Bu zayıflıklar özellikle
fırtınalı ve ağır denizli havalarda ana makine ya da dümen kaybı ile ortaya
çıkabilir. Bir gemi ne denli büyük olursa olsun, ağır ve yüksekliği büyük
dalgalara bordasını (yani yanını) verdiği zaman, dengesi kritik duruma düşer.
Hele o gemide insan hatası nedeniyle su kesimi altında serbest sıvı satıhları
oluşmuş ya da yük/malzeme kayması yaşanmış ise kontrol altına alınamayan gemi,
kritik yalpa açısını aştıktan sonra alabora olma tehlikesi ile karşılaşır.
Farklı bir tehlike durumu da gemiyi köprüüstünden idare eden personelin yapacağı
navigasyon hataları ile karşımıza çıkar. Komutanın ya da vardiya subayının
yanlış bir kararı ile ya başka bir gemi ile çarpışıp yara alabilir, batabilir ya da karaya oturabilirsiniz.
Hatalardan Ders ve Denizaltılar. Dünya deniz
tarihi bu saydığım tehlikelerden kaynaklanan binlerce facia ile doludur.
Denizcilik bu trajedilerden can ve mal kayıpları vererek, acı çekerek, dersler
çıkararak günümüze kadar kazaları asgaride tutabilecek tedbirleri almayı
başarabilmiştir.
Bu alanda belki
de en iyi örnek denizaltılar ve denizaltıcılıktır. 60 metre uzunluğunda 6 metre
çapında bir demir boru hayal edin. Bu borunun içine 20’ye yakın güdümlü füze,
torpido ve tonlarca yakıt ile 250 ton ağırlığında dev akümülatör yerleştirin.
Bu cismin sahip olduğu elektrik motorları ve dizeller sayesinde 300 metre
denizin altına inip saatte 30 km hızla durmaksızın yol kat ettiğini hayal edin.
Bu demir borunun içine iki vardiya ile çalışan kabaca 50 denizciyi de yerleştirin.
Onbinlerce sistem
ve destek elemanı ile binlerce kilometre kablonun sarmalındaki endüstriyel
medeniyetin bu en büyük ürününde denizlerin dibine, kabaca 50 yıllık yaşam
süresinde binlerce kez inip çıkması ile madenci vardiyasının yeryüzünün
yüzlerce metre altına inip çıkması arasında büyük fark yoktur.
Madenci ve Denizaltıcı benzerliği. Madencinin
karşılaşacağı grizu patlaması, yangın, karbonmonoksit zehirlenmesi, gibi
tehlikeler denizaltının tedbir alınmadığı takdirde karşılaşabileceği yangın,
akümülatörlerden kaynaklı zehirlenme (klorin gazı), dizellerden kaynaklı
zehirlenme (Karbondioksit ve karbonmonoksit), gemi içi cephane infilakı ile;
madencinin göçük altında kalması ise denizaltının hasar alarak denizin dibinde
300 metrede sıkışıp kalmasına benzetilebilir.
Temel sorun yönetim ve liderlik. Fark savaş
gemisi (denizaltıyı) inşa eden, kullanan, yöneten, denetleyen her seviyedeki
yapının yönetim ve liderlik anlayışıdır. Cumhuriyet dönemi Türk denizaltıcılığı
1928 yılında başladı. Denizaltıcılarımız bugüne kadar toplam 50 civarında denizaltı
kullandı. Bunlardan sadece ikisini kaybettik. TCG Atılay, 1942 yılında
Çanakkale boğazı dışında bir mayına çarparak; TCG Dumlupınar, 1953 yılında Çanakkale
Boğazında İsveç gemisi ile çarpışarak battı. Türk denizaltıcılığı bu sorunları
yüksek standartlı eğitim ve donanım, sıfır hatalı kontrol ve denetleme
mekanizması ve tolerans tanımayan planlı bakım sistemi ile çözmüş, yıllar içinde
diğer filolardan daha etkin kurumsal bir
emniyet ve kaza önlemi sistemi kurabilmiştir. Allah nazardan saklasın. Türk
denizaltıcılığı dünyadaki benzerleri arasında en yüksek standartlara sahip bir
kurumdur. Balyoz ve Askeri Casusluk kumpasları ile her ne kadar bu filonun A
takımı gelecek 30 yıl için tasfiye edilmişse de, geride kalan gençlerin bu
yüksek standardı devam ettireceklerine inanıyorum.
Denizaltıcılarımız fark yaratabilir. Türk
madenciliğinin, Türk denizaltıcılığından öğreneceği çok şey vardır. İlgili
bakanlıklara tavsiyem, tüm madenlerdeki çalışma koşulları, işçilerin
donanımları, vardiya sistemleri, teknik donanımları, yöneticilerin acil durum
bilgi ve becerileri ile emniyet ve kaza önleme sistemlerini emekli Türk
denizaltıcılarından oluşturulacak yüksek tecrübeli ve liyakatli bir heyetin
denetlemesine ve tavsiyelerine bıraksınlar. Onların tavsiyelerini harfiyen
uygulatsınlar. Farkı göreceksiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder