Mavi Vatan
Amiral
Cem Gürdeniz
Deniz
Turizmi ve Doğa
Deniz
Turizminin vazgeçilmezi doğadır. Onu destekleyen unsurlar, deniz turizm
araçları ile deniz turizm tesisleridir. Araçlar için yatlar, kurvaziyer
gemiler, günübirlik gezi tekneleri ile dalış/dalgıçlık merkezleri, rüzgar sörfü
ve centerboard yelkenli tekneler gibi deniz spor ve kültürüne yönelik faaliyet araçları;
tesisler için marinalar, kurvaziyer gemi limanları, deniz spor ve kültürüne
yönelik konsept tesisler/oteller ile denizcilik /deniz ilgilisi müzeler
/galeriler ve denizcilik festivallerine ait alt yapı unsurları sıralanabilir.
Turizmde denizin payı düşük. Bugün,
deniz turizmi birçok gelişmiş ülkenin turizm ekonomisinin mihenk taşı
konumundadır. Avrupa’da deniz turizminin
turizm gelirleri içindeki payı, % 40–50 civarında iken Türkiye’de bu oran %
20-25’tir. Deniz turizmi, 2013 yılında Türkiye’nin 32 milyar dolar olan turizm
gelirleri içinde, 6,4 milyar dolar ile % 20’lik bir payı oluşturmuştur. 2013
yılında ülkemize 34,5 milyon turist geldi. Bunların kabaca 25 milyonu Ege ve
Akdeniz sahillerinde yani denize yönelik bir ortamda tatil yaptı. Önemli bir
bölümü, başta Antalya’dakiler olmak üzere büyük turizm tesislerinde kıyıya
bağlı olarak deniz, kum, günlük turlar ve bulundukları tesis/mekanın rekreasyon
ortamından faydalandı. Ancak turistlerin bir bölümü de denizin kendisini
kullandı. Yani, teknelerle mavi yolculuk yaptılar.
Mavi Yolculuk. Özellikle Ege’de,
Çanakkale’den Antalya’ya kadar uzanan kıyılarımızda mevcut, sayıları 239’u
bulan; içlerinde, yatların demirlemesi veya bağlamasına uygun; fırtına ve hâkim
rüzgârlara kapalı, eşsiz doğa harikası kabaca 100 koy/bükün varlığı, Türkiye’ye
has, “Mavi Yolculuk” adı altında bir deniz turizm seçeneği oluşturmuştur.
Ege’de, öncülüğünü Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen yazar, Cevat Şakir
Kabaağaçlı’nın 1950’li yıllarda başlattığı “Mavi Yolculuk”, iki değişik turist grubu yaratmıştır. Birinci
grup, en kısası, bu koylarda bir hafta süren, ticari tekneler tarafından
düzenlenen turlara katılan turistlerden oluşur. İkinci grup, kendi özel
yat/tekneleri ile bu eşsiz doğa güzelliklerini kullananlardan oluşur. Sadece
Bodrum, Marmaris, Bozburun, Fethiye, Datça, Güllük, Turgutreis ve Yalıkavak
limanlarına 2010 yılında 45 ülkeden, 544,156 turist deniz yolu ile giriş yaptı.
Aynı yıl Dalaman ve Bodrum havaalanlarına 2,5 milyon turist giriş yaptı. Kabaca
bölgeye gelen, üç milyon turistin 300 bininin “mavi yolculuk” yaptığı
değerlendiriliyor. 2012 itibariyle Türkiye’de “mavi yolculuk” işletmeciliği
yapan 478 firmaya bağlı 17 bin yatak kapasiteli 2000 civarında tekne var.
Marinalarımız yetersiz ve çok pahalı. Diğer taraftan, kendi özel yat/tekneleri ile
kıyılarımızı kullananlar öncelikle marinalarımızdan yararlanmaktadırlar. Her
dört deniz alanında 8333 km. sahile sahip Türkiye’nin yat bağlama kapasitesi,
46 marina ile 15 bin teknedir. Marina sayımız, diğer ülkeler ile
kıyaslandığında, örneğin ABD’nin 19 bin, İsveç’in bin, İtalya’nın 380 ve
İspanya’nın 350 marinası karşısında, çok düşük seviyede kalmaktadır. Halen
Akdeniz’de dolaşan yat adedinin 800.000; toplam bağlama kapasitesinin 500.000
olduğu göz önüne alınırsa, Türkiye, toplamda % 3’lük bağlama kapasitesi ile söz
konusu 300 binlik açıktan faydalanamıyor. Diğer taraftan marina ücretleri de
ateş pahası. Arz ve talep dengesizliği nedeniyle sayıca yetersiz kalan marinaların
kiraları da her sene artıyor. Bu durum ayrıca ülkemizde amatör denizciliğin ve
deniz kültürünün gelişmesine engel oluyor.
Balıkçı Barınaklarından Faydalanılmalıdır.
Ülkemizdeki marina açığının kapatılabilmesi için özellikle yaz aylarında atıl
kalan 274 balıkçı barınağından turizme elverişliler tespit edilip, gerekli
düzenlemeler yapılarak, yat limanlarına dönüştürülmesi ve deniz turizm
sektörüne kazandırılmaları düşünülmelidir.
Diğer
taraftan özellikle Ege’deki koylarımızın tekne demirleme/barındırma kapasitesi
göz önüne alındığında, tekne, marina ve koy kapasiteleri arasında makul bir
dengenin sağlanması da mutlaka göz önünde tutulmalıdır. 1950’li yıllarda sadece
Gökova’da yatların demirlemesine ve kalmasına uygun 55 koy veya bük varken,
bugün bu sayı 20’ye; yat bağlama kapasitesi 608’den 280’e düşmüştür. Bu
gerileme sadece Gökova’da değil, Tüm Ege’de yaşandı. Karada yoğun yapılaşma
(oteller, villalar vb..), koylara, kıyılara yakın maden ocakları, Muğla’da
Yeniköy-Kemerköy ve Yatağan’daki mevcut termik santrallerin soğutma sularının
Gökova Körfezi’ne akması gibi faktörler, bu sonuçta rol oynadı.
Doğal denge korunmalıdır. Çanakkale’den,
Antalya’ya uzanan kıyı şeridindeki 239 koy içinde 100’e yakın koyun halen
kullanılabileceği ve bunların yat bağlama/demirleme kapasitesinin 4000
civarında olduğu göz önüne alınırsa, aslında nadide koylarımızın şu an bile
kapasitesinin sınırlarının zorlandığı ortaya çıkmaktadır. Sadece Bodrum ve
Turgutreis marinalarından 2010 yılında 8188’i ticari, 2530’u özel yat/tekne
olmak üzere, kabaca on bin tekne, civardaki koyları kullanmak üzere çıkış
yaptı. Bu miktar her sene artmaktadır. Fethiye, Ölü Deniz, her sene bir milyon
turist ağırlamaktadır. Aşırı kullanımın,
koyların doğal yapısını bozacağı göz önüne alınarak, kullanım ve
korunmalarına özel tedbirler getirilmelidir. Bugün mavi vatandan anlık ekonomik
çıkarlar uğruna, gelecek kuşakların doğadaki hak ve çıkarlarını göz ardı
edemeyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder