22 Eylül 2014 Pazartesi

Deniz Haydutluğu nereye gidiyor?

Description: IMG_0131 


Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Deniz Haydutluğu nereye gidiyor?
Türkiye, 2008 yılından sonra Somali Havzası ile Aden Körfezi’nde yoğunlaşan, halk diliyle deniz korsanlığı, hukuk diliyle deniz haydutluğu ile tanıştı. Ticaret gemileri Somalili deniz haydutları tarafından kaçırılıyor ve yüksek fidyeler karşılığı yükü ve personeli ile birlikte, aylarca rehin tutuluyordu. Babel Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz üzerinden Süveyş Kanalı’na; Arap Denizi ve Hürmüz Boğazı üzerinden Basra Körfezi’ne yönelik senede 30 bin geminin geçiş yaptığı bu sulardaki deniz haydutluğu,  küresel deniz ticaretine ve özellikle enerji nakline ciddi tehdit teşkil etmeye başlayınca, bir anda dünya gündemine oturdu.  Bu sulardan ayda ortalama 150 Türk ticaret gemisi ve senede 40 milyar dolarlık dış ticaret yükümüzün geçtiğini not edelim.
İç Savaş ve Deniz Haydutluğu. Deniz haydutluğu, özellikle Somali’de yaşanan iç savaş ve yoksulluğun dışa vurumudur. 2008 başında, 7,5 milyon nüfuslu Somali’nin 2,5 milyonu, açlıkla karşı karşıya idi. BM tarafından düzenlenen ve Kenya üzerinden deniz yolu ile gönderilen Dünya Gıda Programı sayesinde, bu insanlar hayatta kalmaya çabalıyordu. Ancak yardımı taşıyan gemiler de, deniz haydutları tarafından kaçırılınca, BM Güvenlik Konseyi, yardım talep etti. Bu talebe AB ve NATO, balıklama atladı. Zira deniz haydutluğu, her geçen gün büyüyen Çin’in, Hint Okyanusu’nda çevrelenmesi ve işsiz kalan donamalara yeni görevler verilebilmesi için inanılmaz bir fırsat sunuyordu. 2008 Ekim sonundan itibaren batının savaş gemileri bölgedeydi.  BM Güvenlik Konseyi, deniz haydutluğu ile mücadelede, haydut gemilerine ya da kaçırılan gemilere müdahale yetkileri tanırken, bu gemilere Somali karasularına girme izni de veriyordu.
Suudi Tankerin Kaçırılması. Batılı savaş gemileri bölgeye geldikten iki hafta sonra büyük bir şok yaşandı. Suudi Arabistan’a ait  “Sirius Star” isimli süper tanker, üzerindeki iki milyon varil petrol ile Kenya açıklarında kaçırıldı. Bu bir rekordu. Üzerinde taşıdığı petrol, OPEC’in bir günlük dünya yedek stoklarına eşdeğer miktardaydı. Bu olay sonrası bölgede görev yapan NATO, ABD ve AB savaş gemilerine, Hindistan, Çin, Pakistan, Rus, Japon, Güney Kore, Singapur, Endonezya, Malezya, Avustralya ve İran savaş gemileri de eklendi.   Bölgede NATO ve ABD tarafından yürütülen harekâta katılan gemiler arasında Türk savaş gemileri olduğunu eklemeliyim. Türk Deniz Kuvvetleri bu gelişmeyi, Türk ticaret gemilerini korumak kadar, Hint Okyanusu’nda sürekli varlık göstermek için bir fırsat olarak değerlendirdi. Etki alanını genişletmenin bedelini Yargıtay’ın 9 Ekim 2013 Balyoz kararları ile ağır ödediyse de (hüküm giyen 134 denizcinin arasında bölgede görev yapan amiral, komodor ve gemi komutanları var), ana üssünden 4000 mil güneyde uzun süreli harekât yeteneğini de ispat etti. 
Sahipsiz Somali Denizleri. 2008 yılında Aden Körfezi ve Somali açıklarında 42’si gemi kaçırma ve rehine almayla sonuçlanan toplam 111 saldırı oldu. Rehine sayısı 800’ü geçti. 2009 yılında, önlemlere rağmen 197 saldırı ile deniz haydutluğu, artış ve genişleme gösterdi. Artık deniz haydutları, kıyı sularından (150 mil)  açık denize (1000 mil) çıkmıştı. Bu oluşuma neden olan faktörler çeşitliydi. En önemlisi iç savaş ortamında işsiz kalan Somalilerin deniz haydutluğunu cazip bir meslek haline dönüştürmeleriydi. Ayrıca, başıboş kalan Somali deniz yetki alanlarının Japonya ve Norveç gibi ülkelerin güçlü balıkçılık filoları tarafından sömürülmesi ve hatta birçok sanayileşmiş ülkenin toksik yüklerini denetimsiz Somali sularına boşaltmasına bir tepki de oluşmuştu.    
Karada ilk Müdahale. Somali/Aden havzasında 2010 yılında 192 ve 2011 yılında 197 saldırı yaşanırken, 2012 yılında bu sayı 57’ye düştü. 2013 yılında az sayıda saldırı olduysa da hiç kaçırılma yaşanmadı.  Bu sonuçta pek çok neden var. Ticaret gemilerinin silahlı muhafızlar alması; konvoy teşkilatı kurularak ana rotalar üzerinde geçişlerin savaş gemileri eskortunda yapılması; yakalanan haydutların yargılanarak ceza almaları gibi nedenler, bunlar arasında sayılabilir. Ancak bence en önemli neden, deniz haydutlarına ilk kez karada silahlı müdahalede bulunulmasıdır. Bu saldırıyı 15 Mayıs 2012 günü AB savaş gemileri gerçekleştirdi. Bu arada AB’nin Somali topraklarına ateş gücü ile saldırmasının, BM kararları ile yetkilendirilmiş olmadığını belirtelim. Olayların başında, çözümün karada sağlanacağı bilindiği halde BM’den karaya müdahaleye yönelik böyle bir karar neden çıkarılmadı? Neden beş sene beklendi?
Kimler kazandı? Deniz Haydutluğu, son beş sene içinde farklı stratejik ve ekonomik sonuçlar doğurdu. Denizci jeopolitik aktörler, kalıcı üs temini dâhil bölgeye hem karada hem denizde yerleşme fırsatı buldu. Fransa BAE/Dubai’de ve Cibuti’de; Çin Gwadar/Pakistan, Seyşel Adaları ve Cibuti’de üs kolaylıkları elde ederken, Rusya soğuk savaş sonrası sürekli deniz varlığını ilk olarak burada göstermeye başladı. ABD, “Küresel Deniz Ortaklığı” projesi adı altında, ikili antlaşmalar yoluyla pek çok bölge ülkesinden ayrıcalıklar kazandı. Kısaca bu bölge pek çok deniz gücü için donanma etki alanına dönüştü. Deniz sigortacıları da bu durumdan pek şikâyet etmedi. Bundan sonra ne olur? Cevabı verelim: Batı Afrika’da, petrol zengini Nijerya’nın bulunduğu Gine Körfezi’nde sadece deniz haydutluğu değil Latin Amerika ve bölge kaynaklı narkotik kaçakçılığı ve Nijer Deltasında devam eden terör faaliyetleri artış göstermeye başladı. Bu yeni bölgenin, küresel egemenlerin yeni oyun alanına dönüşmesine kimse şaşırmasın. Bu arada Afrika turu yapan Türk Deniz Görev Grubunun Gine Körfezinde ABD ile tatbikata katılacak olmasının nedenlerini de sanırım anlamışsınızdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder