Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Deniz
Haydutluğu nereye gidiyor?
Türkiye, 2008 yılından sonra Somali Havzası ile Aden Körfezi’nde
yoğunlaşan, halk diliyle deniz korsanlığı, hukuk diliyle deniz haydutluğu ile
tanıştı. Ticaret gemileri Somalili deniz haydutları tarafından kaçırılıyor ve
yüksek fidyeler karşılığı yükü ve personeli ile birlikte, aylarca rehin
tutuluyordu. Babel Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz üzerinden Süveyş Kanalı’na; Arap
Denizi ve Hürmüz Boğazı üzerinden Basra Körfezi’ne yönelik senede 30 bin
geminin geçiş yaptığı bu sulardaki deniz haydutluğu, küresel deniz ticaretine ve özellikle enerji
nakline ciddi tehdit teşkil etmeye başlayınca, bir anda dünya gündemine
oturdu. Bu sulardan ayda ortalama 150
Türk ticaret gemisi ve senede 40 milyar dolarlık dış ticaret yükümüzün
geçtiğini not edelim.
İç Savaş ve Deniz
Haydutluğu. Deniz haydutluğu, özellikle Somali’de yaşanan iç
savaş ve yoksulluğun dışa vurumudur. 2008 başında, 7,5 milyon nüfuslu
Somali’nin 2,5 milyonu, açlıkla karşı karşıya idi. BM tarafından düzenlenen ve
Kenya üzerinden deniz yolu ile gönderilen Dünya Gıda Programı sayesinde, bu
insanlar hayatta kalmaya çabalıyordu. Ancak yardımı taşıyan gemiler de, deniz
haydutları tarafından kaçırılınca, BM Güvenlik Konseyi, yardım talep etti. Bu
talebe AB ve NATO, balıklama atladı. Zira deniz haydutluğu, her geçen gün
büyüyen Çin’in, Hint Okyanusu’nda çevrelenmesi ve işsiz kalan donamalara yeni
görevler verilebilmesi için inanılmaz bir fırsat sunuyordu. 2008 Ekim sonundan
itibaren batının savaş gemileri bölgedeydi. BM Güvenlik Konseyi, deniz haydutluğu ile
mücadelede, haydut gemilerine ya da kaçırılan gemilere müdahale yetkileri
tanırken, bu gemilere Somali karasularına girme izni de veriyordu.
Suudi Tankerin
Kaçırılması. Batılı savaş gemileri bölgeye geldikten iki hafta
sonra büyük bir şok yaşandı. Suudi Arabistan’a ait “Sirius Star” isimli süper tanker, üzerindeki
iki milyon varil petrol ile Kenya açıklarında kaçırıldı. Bu bir rekordu. Üzerinde
taşıdığı petrol, OPEC’in bir günlük dünya yedek stoklarına eşdeğer miktardaydı.
Bu olay sonrası bölgede görev yapan NATO, ABD ve AB savaş gemilerine,
Hindistan, Çin, Pakistan, Rus, Japon, Güney Kore, Singapur, Endonezya, Malezya,
Avustralya ve İran savaş gemileri de eklendi.
Bölgede NATO ve ABD tarafından yürütülen harekâta katılan gemiler
arasında Türk savaş gemileri olduğunu eklemeliyim. Türk Deniz Kuvvetleri bu
gelişmeyi, Türk ticaret gemilerini korumak kadar, Hint Okyanusu’nda sürekli
varlık göstermek için bir fırsat olarak değerlendirdi. Etki alanını
genişletmenin bedelini Yargıtay’ın 9 Ekim 2013 Balyoz kararları ile ağır
ödediyse de (hüküm giyen 134 denizcinin arasında bölgede görev yapan amiral,
komodor ve gemi komutanları var), ana üssünden 4000 mil güneyde uzun süreli harekât
yeteneğini de ispat etti.
Sahipsiz Somali
Denizleri. 2008 yılında Aden Körfezi ve Somali açıklarında 42’si
gemi kaçırma ve rehine almayla sonuçlanan toplam 111 saldırı oldu. Rehine
sayısı 800’ü geçti. 2009 yılında, önlemlere rağmen 197 saldırı ile deniz
haydutluğu, artış ve genişleme gösterdi. Artık deniz haydutları, kıyı
sularından (150 mil) açık denize (1000
mil) çıkmıştı. Bu oluşuma neden olan faktörler çeşitliydi. En önemlisi iç savaş
ortamında işsiz kalan Somalilerin deniz haydutluğunu cazip bir meslek haline
dönüştürmeleriydi. Ayrıca, başıboş kalan Somali deniz yetki alanlarının Japonya
ve Norveç gibi ülkelerin güçlü balıkçılık filoları tarafından sömürülmesi ve
hatta birçok sanayileşmiş ülkenin toksik yüklerini denetimsiz Somali sularına
boşaltmasına bir tepki de oluşmuştu.
Karada ilk
Müdahale. Somali/Aden havzasında 2010 yılında 192 ve 2011
yılında 197 saldırı yaşanırken, 2012 yılında bu sayı 57’ye düştü. 2013 yılında az
sayıda saldırı olduysa da hiç kaçırılma yaşanmadı. Bu sonuçta pek çok neden var. Ticaret
gemilerinin silahlı muhafızlar alması; konvoy teşkilatı kurularak ana rotalar
üzerinde geçişlerin savaş gemileri eskortunda yapılması; yakalanan haydutların
yargılanarak ceza almaları gibi nedenler, bunlar arasında sayılabilir. Ancak bence
en önemli neden, deniz haydutlarına ilk kez karada silahlı müdahalede bulunulmasıdır.
Bu saldırıyı 15 Mayıs 2012 günü AB savaş gemileri gerçekleştirdi. Bu arada
AB’nin Somali topraklarına ateş gücü ile saldırmasının, BM kararları ile yetkilendirilmiş
olmadığını belirtelim. Olayların başında, çözümün karada sağlanacağı bilindiği
halde BM’den karaya müdahaleye yönelik böyle bir karar neden çıkarılmadı? Neden
beş sene beklendi?
Kimler kazandı? Deniz
Haydutluğu, son beş sene içinde farklı stratejik ve ekonomik sonuçlar doğurdu.
Denizci jeopolitik aktörler, kalıcı üs temini dâhil bölgeye hem karada hem
denizde yerleşme fırsatı buldu. Fransa BAE/Dubai’de ve Cibuti’de; Çin
Gwadar/Pakistan, Seyşel Adaları ve Cibuti’de üs kolaylıkları elde ederken,
Rusya soğuk savaş sonrası sürekli deniz varlığını ilk olarak burada göstermeye
başladı. ABD, “Küresel Deniz Ortaklığı”
projesi adı altında, ikili antlaşmalar yoluyla pek çok bölge ülkesinden ayrıcalıklar
kazandı. Kısaca bu bölge pek çok deniz gücü için donanma etki alanına dönüştü. Deniz
sigortacıları da bu durumdan pek şikâyet etmedi. Bundan sonra ne olur? Cevabı
verelim: Batı Afrika’da, petrol zengini Nijerya’nın bulunduğu Gine Körfezi’nde sadece
deniz haydutluğu değil Latin Amerika ve bölge kaynaklı narkotik kaçakçılığı ve
Nijer Deltasında devam eden terör faaliyetleri artış göstermeye başladı. Bu
yeni bölgenin, küresel egemenlerin yeni oyun alanına dönüşmesine kimse
şaşırmasın. Bu arada Afrika turu yapan Türk Deniz Görev Grubunun Gine
Körfezinde ABD ile tatbikata katılacak olmasının nedenlerini de sanırım
anlamışsınızdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder