22 Eylül 2014 Pazartesi

Çin Deniz Gücünün Önlenemez Yükselişi

Description: IMG_0131 


Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Çin Deniz Gücünün Önlenemez Yükselişi
Tek kutuplu düzen bitti. Kırım’ın ilhakından sonra Rus Başbakan Yardımcısı Rogozin, “Tek kutuplu dünya düzeninin sona erdiğini ve RF’nin büyük bir sorumluluk aldığını” ilan etti. 2012 başkanlık seçimleri sırasında Cumhuriyetçi başkan adayı Romney de “ABD’nin tek jeopolitik rakibi Rusya’dır” demişti. Aslında tek kutuplu dünya düzeni çok önceden sona ermişti. ABD’nin başarısız Afgan ve Irak işgalleri; 2008 finans krizi; Rus-Gürcü Savaşı; NATO’nun Libya işgali ile Arap Baharı devrimlerinin kontrol edilemez karmaşası ve en nihayet Suriye’deki iç savaşın İslami köktendincilerin Doğu Akdeniz kıyılarına ve Türkiye sınırlarına erişimine olanak verecek kadar kontrol dışına çıkması, ABD ve onun peşindekilerin küresel barış, denge, istikrar ve uyuma değil katkı, çok büyük zarar verdiğinin somut ispatları, aynı zamanda tek kutupluluğun sona erdiğinin yakın işaretleri oldu. Atlantik sistem adil, sürdürülebilir, eşitlikçi bir dünya düzeni yaratamadığı gibi mevcut düzenin büyük bir karmaşaya sürüklenmesini teşvik etti. ABD’nin kendi içinde dahi, tarihinde İç Savaş’tan bu yana görülen en büyük kutuplaşma aşamasına girmesi ve 1929 ekonomik krizinden bu yana yaşanan en büyük gelir dengesizliği ve federal borç batağına sürüklenmesi tek kutuplu düzenin iç dinamiklerinin de iflas ettiğinin örnekleridir.
                  Okyanusları kontrol tek başına yeterli değil. İşin özü, dünya okyanus ve denizlerini 11 uçak gemisi darbe grubu ve 280 savaş gemisi ile kontrol etmenin tek kutuplu dünya düzenini idame etmeye yetmediği anlaşılmıştır. ABD, dünya ticaretinin atardamarları olan deniz ulaştırma rotaları ve kritik suyollarını kontrol edebilir, ancak hayati çıkarlarının tehlikede olduğu küresel bir tehdit söz konusu olmadığı sürece, bu akışın kendi gücü ile kesilmesinin rakiplerine zarar verdiği kadar, kendisine de zarar vereciğini çok iyi biliyor. Zira küresel sistemin yarattığı ekonomik çevrim, dünya ticaretinde karşılıklı bağımlılığı, tarihin görmeyi hayal bile edemediği seviyelere taşıdı. Küresel ticaretin % 86’sı denizler üzerinde taşınmaya devam ettiği sürece, jeopolitik güçler arasında deniz ulaştırmasının kesintiye uğramasına yönelik sıcak çatışma olasılığı düşüktür. Ben bu durumu soğuk savaş nükleer stratejisinin, “karşılıklı garantilenmiş yok olma-MAD” paradigmasına benzetiyorum. Kazananı olmayan bir savaş.  Diğer taraftan, ABD’de şirketlerin yönetime müdahalesi ve etkisi o kadar büyük ki, cirosu Norveç’in bütçesinden bile büyük olan bu şirketlerin kendi çıkarlarını ABD çıkarları önüne koyacağı ve küresel ticaret akışının kesilmesine izin vermeyeceğini değerlendiriyorum.
Büyüyen Çin Deniz Gücü. İşte tam bu noktada karşımıza Çin Donanmasının büyümesi çıkıyor. Kırım ilhakından bir hafta önce Çin Ulusal Kongresi, 2014 savunma bütçesini onayladı. 2013 yılına göre %12,2 artan bütçe 132 milyar dolara bağlandı. Aralarında bir uçak gemisi ile nükleer balistik füze ve hücum denizaltıları da bulunan donanmanın 190 savaş gemisi ve yüzlerce deniz karakol uçağı ve helikopteri var. Tamamı kendi olanakları ile inşa edilmiş bu gücün ana stratejik hedefi, Filipinler, Tayvan ve Japon adalarını birleştiren ilk adalar zincirinin içine rakip deniz gücü sokmamak. Silahlanmasını da buna uygun şekilde yapıyor. Diğer taraftan, savunma ve özellikle Deniz Kuvvetleri bütçesinde son yıllarda yaşanan artışın temel nedeni, Çin nomenklaturasının jeopolitik düşünce yapısında artık deniz ve okyanusların en tepe ve en öncelikli konu haline dönüşmesidir. Bu durumu Sovyetlerin Amiral Gorshkov döneminde (1956-85)yaşadığı küresel deniz gücü oluşturma dönemine benzetebiliriz. Aradaki en önemli fark, Sovyetler bu donanmayı sosyalist ekonominin gücü ile devam ettiremedi. Çin ise devlet kapitalizmi ile bu gücü geliştirmeye ve denizlerde jeopolitik güç olmayı hedefliyor. Çin, süratle denizcileşiyor ve ABD, Çin’,n bu yoldan geri dönmesinin artık imkansız olduğunu görüyor. Ancak okyanuslarda önümüzdeki 20-30 yılda gerçekleşecek bu vardiya değişimi, İngiltere’nin İkinci Dünya Savaşı sonunda, ABD’ye dünya okyanuslarındaki bekçiliğini devretmesine benzeyecek mi?  ABD eski Deniz Kuvvetleri Bakan Yardımcısı Seth Cropsey “ABD’nin İngiliz deniz üstünlüğünü devralması dikkat çekmez ama Çin’in ABD’den bunu devralması çok dikkat çeker” diyor. (Seth Cropsey, Mayday,” The Decline of American Naval Supremacy”, Overlook, Duckworth, New York, 2013)     
Çin’in denizci geçmişi. Çin’in kabaca 2000 yıllık denizci geleneğini hatırlatmakta fayda var. Manyetik pusulayı Avrupa’dan 100 yıl, Gök Atlasını 500 yıl, omurga üzeri gemi dümenini 300 yıl, çok direkli yelkenli gemiyi 200 yıl, gemilerde sızdırmaz bölme uygulamasını 300 yıl önce başardılar. 1405-1433 arasında Müslüman Amiral Zeng Ho’nun liderliğinde 60 gemilik 27 bin askerlik filo ile 28 yıl boyunca Hint Okyanusu ve Pasifik Okyanusu’nda donanma ve ganbot diplomasisi uyguladılar. Bu gerçekler, Çin halkının sosyo genetik kodlarının tuzlu suya yatkınlığının tarihsel örnekleridir. Gelelim günümüze. Çin tersaneleri 1980 yılında toplamda ancak 220 bin ton gemi inşa etmişti. Bu sayı 2010 yılında 20 milyon ton oldu. Bu artış hızına en yakın başarı İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD tersanelerinde yaşanmıştı. Ancak günümüzde ABD tersanelerinin –savaş gemisi üretenler hariç- dünya listelerindeki yeri çok aşağılarda.
Günümüzde Çin Denizciliği. Çin, balıkçılıkta, gemi inşada, deniz bilimleri araştırmalarında kısaca denizcilik gücünü oluşturan –donanma hariç- hemen her alanda dünyanın ilk üçü arasında. Donanma gücünü ise dengeli ve akılcı bir şekilde geliştiriyor. Bugün bile ABD’nin Çin ile Asya sularında bir deniz savaşını göze alması olası büyük riskler içeriyor. 100 bin tonluk Nimitz sınıfı uçak gemileri ve nükleer hücum denizaltıların bu kıyı sularda kullanılması çok riskli. ABD’nin gelecek 10 yılda 1 trilyon dolarlık bütçe kısıntısına gitmesi de caydırıcılığı olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Greenert, İngiliz  Janes Naval Review  Dergisine verdiği bir beyanatında, ”Bu bütçe ile ancak anavatan sularında kalırız ve ihtiyaç olursa güç intikal ettirebiliriz. Fakat zamanında krize müdahale edemezsek, itibarımız ve etkimizi kaybederiz” diyor. Çin’in deniz gücünün yükselişi 21’inci yüzyılın şüphesiz en önemli kilometre taşlarından ve Avrasya jeopolitiğinin asıl belirleyicisi olacak.       


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder